Bir an gelir her şeyden gerçekten tiksinirsin, ama günler ve yıllar seni alıp başka yerlere götürür ve bazı şeyleri anlamaya başlarsın. En aptalca şeylerin bile bir anlamı olduğunu anlayıverirsin, sonra olayları fazla ciddiye almadan yoluna devam edersin.
İnsan, duygularının tüm küçük patikalarını izler ve zamanını iç dünyasına bakıp kuşak vermekle geçirirse hata eder ve kendine doğru bir yaşam biçimi seçemez.
Bunun aşk olup olmadığını bilmem olanaksız, çünkü onu hemen hemen hiç tanımıyorum. Onu yalnızca hayranlığımın nesnesi olduğu durumlar bağlamında tanıyorum.
Zorlama kendini, kimseye yardım edemezsin. Çünkü insanın “çıkarı” onun için iyi ya da anlamlı olanla özdeş değil. Belki o acı onun için gerekliydi! Kim bilebilir, belki dışarıdan “onun çıkarına aykırı” gibi görünen şey, ona lazımdır! Bir insanın “çıkarından” daha gizemli bir şey yok hayatta. Şikâyetlere çare bulabilirsin, baş ağrısına ilaç verebilirsin. Ama başının ağrımasına neden olan ruhundaki şeyin yanına bile yaklaşmak mümkün değildir.