Birkaç gün önce faytonda giderken Brauer yanından geçen faytona bakmıştı. İçinde iki yolcunun oturduğu faytonu iki at çekiyordu. Ama faytonun sürücüsü yoktu. Hayalet fayton! Yüreği korkuyla dolmuş, ter basmıştı. Sonra fayton sürücüsü görüş alanına girdi: O sırada botlarını bağlamak için eğilmişti.
Brauer önce bu aptalca tepkisine güldü. Ama üzerinde düşününce rasyonel düşünen biri olmasına rağmen zihninin içinde doğaüstü korkular bulunduğunu fark etti. O kadar da derinde değillerdi üstelik: Yüzeyden yanlızca saniyeler uzaklığında "göreve çağrılmayı" bekliyorlardı. Keşke bu korkuları kökleriyle söküp atabilseydi.
"Nasıl ki kemikler, et parçaları, bağırsaklar ve kan damarları derinin altına gömülü olduğu için insan görüntüsü çekilir bir hal alıyorsa, ruhun heyecanları ve tutkuları da aynı şekilde hiçliğe gömülüdür; hiçlik, ruhun derisidir."
"Mükemmel olsa onu sevmezdiniz ki zaten. Kadınlar biz erkekleri kusurlarımızdan dolayı severler. Yeterince kusurumuz varsa her şeyimizi mazur görürler; hatta zekamızı bile."