Bir sabah kalkıp aynanın karşısına geçtiğimizde, yıpranmış ve yaşlanmış yüzümüze sanki her zaman öyleymiş gibi bakacağız. Zaman usul usul alıştıracak bizi günler hiç geçmiyormuş gibi, ağaçlar yapraklarını henüz dökmemiş, o en sevdiğimiz bayramlığımız daha küçülmemiş, kalbimiz hala çocuk, lakin koşmaya gayretimiz yokmuş gibi yaşayacağız.
Unutacağız...
Dünü, bugünü ve yarını zihnimizden atacağız.
Gönlümüze ağır gelen şu günlerin hepsini maziye takacağız. Keşkeler kafilesi gelecek sonra kapımıza. Keşke sevdiklerimiz ile daha çok vakit geçirseydik. Keşke o gün o insanın kalbini incitmeseydik. Keşke gitmesine izin vermeseydik.
Keşke nice kırdığımız kalpleri onarabilseydik keşke, keşke…
Daha çok okusaydık.
Daha çok gezseydik, sevseydik.
Sevginin ayıplandığı şu çağda, tüm ömrümüzü sevda üzerinde demleseydik.
Gidebilseydik. Allah'a yürümekten çok, koşabilseydik. Keşke o günlere geri dönüp, bugünlere hiç gelmeseydik. Sayıklayıp dururken azalan ömrümüzden bir gün daha geçecek. Ne kadar çok diretsek de son pişmanlık fayda etmeyecek.
Geceyi kucaklayıp sabaha yenileceğiz. Gülü sevip, dikenine katlanamayacağız. Karanlık saydığımız bu günleri, o gün mum ile arayacağız. Ne yaparsak yapalım zamanı durduramayacağımızı unutmayalım olur mu? İnsan olmaktan çok, insanlığa layık olmak için yaşayalım. Çok geç olmadan daha fazla yanılmadan,yanıltmadan,rotayı şaşırmadan hedefe doğru yol
alalım.
Sevelim, sevilelim, gülelim, ağlayalım. Bugün sulayacağımız çiçeği, yarına bırakmayalım efendiler.
Bir kadınlığın var eteği mordan küllük
her gelene
her gidene
her sevene kibrit
kendine çakmak gibisin..
Bir kadınlığın var ojesi kandan resim
bir anıya
Sadeliği savunacağız.
Sade giyineceğiz, sade bir nikah,
sade bir ev, sade bir hayat,
sade arkadaşlar…
Dünya bütün ışıltısı ile karşımızda duracak ama biz şu hadis-i şerifi mihenk taşı yapacağız;
"Sadelik, imandandır.."