A: Korkmuyor musunuz?
J:Tabii ki korkuyorum.
A: Öyle görünmüyorsunuz.
J: Sanırım ondan önce merak içindeyim. Bu merakım gerilediğinde korkacağım ve merakım katilimizin gözlerinin içine bakana kadar geçmeyeceğine göre, korkarak çok fazla zaman geçireceğimi sanmıyorum.
A: Ahh, pratikmiş.
J: Oldukça.
-"Adamın takım elbise ceketi giydiğini söyledi."
-"Ve bu kötü bir şey mi?"
-"Canavarlar kolaydır, Bayan Rook. Onlar canavardır. Peki ya takım elbise içindeki canavar? Bu temel olarak sadece kötü bir adam demektir ve kötü bir adam çok daha tehlikeli bir şeydir."
"Dikkat kesilirsek, mutlu olduğumuzda kalbimizin kuş gibi sektiğini veya korktuğumuzda gök gibi gürlediğini hissedebiliriz. Hatta bazen hayatımızın aşkını gördüğümüzde kalbimizin pır pır attığı olur. "
Belli ki yıllardır büyük adam olduğuna inandığımız insanlar sadece normal olanı yapmışlar; fakat herkes geriye doğru yürüdüğü için onlar en önde olmuşlar.
Paul: Eğer bir sabah uyandığınızda bir yetenek ya da niteliğe sahip olmuş olsanız, bu ne olurdu?
Hildy: Sabır, özellikle de şimdi.
Paul: İyiydi. Benim de.
Hildy: Bu çok... uhrevi bir şey.
Paul: Uh-re-vi?
Hildy: Evet
Paul: O da ne demek?
Hildy: Ne demek olduğunu bilmiyor musun?
Paul: Hayır. Normal bir insanın kullanacağı bir sözcük değil.
Hildy: Ben kullanırım.
Paul: Ben de onu diyorum
Onu yakasından yakalayıp kelimenin tam anlamıyla asfalta fırlattım. Birden gurur ve pişmanlıkla karışık bir halde tam da vahşi bir tetikçi gibi davrandığımı fark etmiştim. İçimdeki gizli polisin nerede durduğunu ve suçlunun nerede başladığını söylemek imkansız gibiydi.
Böylece yirmi paundum kalmıştı. Onun da yarısını McDonalds'ta iki Big Mac, bir büyük patates, elmalı tart ve bir de çilekli milkshake için harcadım. Harika bir yemek sayılmazdı ama tadı güzeldi ve karnımı doyurmak zorundaydım.