Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Krasha

Krasha
@Krasha
Kısaca, Krasha. İnsanlar beni anlamıyorlar, ben de onları anlamıyorum.
Sabitlenmiş gönderi
Ben tanrıdan korkmuyorum, insanoğlundan korkuyorum. MARINA - Savages
Reklam
Yaşamadık ki ölelim Yaşamadan ölüyoruz. Silüet - Yaşamadan Ölüyoruz
Halledilemeyen her ne vardıysa kaldı geçmişte Dünde yaşamak inan ki sadece ölmektir bu günde Birileri - ultrapop

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Bütünün açıklamasını aramayacağım. Bütünün açıklamasının, bütünün kaynağı gibi sonsuzlukta saklı olduğunu biliyorum. Ancak kaçınılmaz-açıklanamaz olana doğru ilerleyebilecek şekilde anlamak istiyorum; ben, açıklanamaz olan her şeyin, aklımın taleplerinin yanlışlığı yüzünden değil (bu talepler doğru ve ben bunların dışında hiçbir şeyi anlayamam), aklımın sınırlarını gördüğüm için böyle olmasını istiyorum. Açıklanamayan her bir savın bana bir inanç yükümlülüğü olarak değil, aklın gereği olarak görünmesi şeklinde anlamak istiyorum.
Fakat yalan nereden, gerçek nereden geliyordu? Yalan da gerçek de kilise denen şey tarafından söylenmişti. Yalan da gerçek de gelenekte, kutsal denilen sözlü ve yazılı geleneklerdeydi.
Reklam
Halkın tamamı gerçeğin bilgisine sahipti, bundan kuşku yoktu, çünkü başka türlü yaşayamazlardı. Ayrıca gerçek bilgisine artık ben de ulaşmıştım, artık onunla yaşıyordum ve onun tüm doğrularını hissediyordum; ancak aynı bilginin içinde yalan da vardı.
Her şeyi anlamıştım. Ben inancı, yaşamın gücünü arıyordum, onlarsa insanlara karşı malum insani görevlerin yerine getirilmesinde en iyi yöntemleri arıyorlardı. Ve bu insani işleri yerine getirirken insanca yerine getiriyorlardı.
Her inancın kendi tarafına çektiği tarihsel kanıtlar yeterli değildir. "Daha yukarıdan, daha geniş bir açıyla bakmak gerçek bir inanan için farklılıkları ortadan kaldırıyorsa, bir öğretiyi de farklılıkların ortadan kalkacağı şekilde kavramayı mümkün kılmaz mı?" diyordum.
Böyle de olmak zorundaydı çünkü birincisi, "sen bir yalanın, bense gerçeğin içindeyim," şeklinde bir iddia, bir insanın bir başka insana söyleyebileceği en acımasız, en zalimce sözdür
Fakat öğrendiğim gerçekleri ne kadar çok kavrarsam, bunlar hayatımın temelinde ne kadar çok yer alırsa bu çatışmalar da o kadar ağır, o kadar şaşırtıcı oluyordu ve anlayamadığım için anlamamakla kendime yalan söylemeden anlayamamak arasındaki çizgi daha da keskinleşiyordu.
Reklam
Okumamış ve cahil oldukları için kim bilir kaç kez köylüleri kıskanmışımdır. Benim açımdan apaçık saçmalık olarak görünen inanç kurallarından onlara yalan gelebilecek hiçbir sonuç çıkmıyordu; bu kuralları kabul edebiliyorlar ve benim de inandığım gerçeğe inanabiliyorlardı. Benim gibi zavallı biri için açık olan tek şey, gerçeğin yalana incecik iplerle bağlı olması ve benim bunu bu şekliyle kabul edemememdi.
Hayatta her şeyin apaçık olduğunu düşünürken gençliğimdeki durumda değildim artık; aslında inanç dışında hiçbir şey, daha doğrusu ölümden başka hiçbir şey bulamadığım için inanmak yoluna gitmiştim, bu yüzden inancı bir kenara atmayıp boyun eğmiştim.
Gerçeği anlamak için bölünmemek, ayrışmamak gerekir; bölünmemek içinse sevmek ve kabul etmediğin bir şeyle uzlaşmak gerekir. Gerçek, kendini sevgiye açar, bu yüzden de eğer sen kilisenin ibadetlerine uymaz, katılmazsan sevgiye ihanet etmiş olursun; sevgiye ihanet edince de gerçeği algılama olanağından yoksun kalırsın.
"Her inancın özü, onun hayata, ölümle birlikte yok olmayacak bir anlam vermesidir. Debdebe içinde ölmekte olan bir kralın, çalışmaktan canı çıkmış yaşlı bir kölenin, aklı ermeyen bir çocuğun, bilge bir yaşlının, yarı akıllı bir kocakarının, mutlu, genç bir kadının, ihtirastan yanıp tutuşan bir delikanlının, en farklı yaşam ve eğitim koşullarından gelen tüm insanların sorusuna inancın yanıt verebilmesi doğaldır; hayatın o ezeli ve biricik sorusu olan 'Ben neden yaşıyorum, benim hayatımın sonucu ne olacak?' sorusunun eğer tek bir yanıtı varsa, bu yanıtın öz olarak aynı olsa da sonsuz farklı biçimlerde ortaya çıkması doğaldır ve bu yanıt ne kadar tek, ne kadar gerçek, ne kadar derinse, her insanın eğitimine ve konumuna uygun olarak ifade edilirken pek tabii ki o kadar tuhaf, o kadar bozuk bir şekilde ortaya çıkacaktır."
Şu muhakemeyi yapıyor, kendime şöyle diyordum: "İnanç bilgisi de akıl sahibi tüm insanlık gibi, gizemli bir temelden geliyor. Bu temel Tanrı'dır; O, insan bedeninin de aklının da temelidir. Nasıl bedenim, Tanrı'dan başlayıp bir sıra izleyerek bana kadar geldiyse, aklım ve yaşam konusundaki algılarım da aynı şekilde bana kadar gelmiştir ve dolayısıyla bu yaşam algımın bütün gelişim basamakları da yanlış olamaz. İnsanların gerçekten inandıkları her şey gerçek olmalıdır; bu gerçek farklı şekillerde ifade edilmiş olabilir ama yalan olamaz, dolayısıyla bu gerçek eğer bana yalan gibi geliyorsa, sadece ve sadece benim onu anlamadığım anlamına gelir bu."
4.503 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.