usul usul karanlıkta kürtçe konuştular
ağaç suratlı iki adam
kürt olduklarını bilmiyordum
ne dediklerini anlamadım
birdenbire konuştular
dağların umum susmuşluğunda dinlenip dururken sonbahar
belki bir dilekte bulundular
bir tutam mutluluk dilediler gönüllerince
saçları topuklarını döven çatık bir dağ kadını
sekiz on kadar koyun
biraz kilim ve
neden kızkardeşlerim
ne zararı var
bütün kirpikleriyle üzerime açılsınlar
hem tüyleri yaldızlı boyunlarınızı
herhangi bir sokağı ilkbahar gibi bir anda şenlendiren
tepeden tırnağa çiçekli giyimlerinizi
alnınızdaki mavi damarcıkları da görmek isterim
her şeyinizi
küçük asya düzünde ay ve yıldız
omuz omuza vermiş ekmek yuğuruyor
yıldız kadınhan'da buğday savuruyor
ay ramandağı'ndan petrol çıkarıyor
küçük asya düzünde ay ve yıldız
her köşebaşında her gün rastladığımız
gözleri bozkır gibi kuru ve aydınlık
avuçları sıcacık demir kuşaklı halkımız
Attilâ İlhan
su korkusuna uğradığım geceler
yıldızsız geceler
ıssız bir ova ıslığıyla kulaklarıma dolan
artık ne bir tek satır yazıyorum
ne bir tek satır okuyorum
herhangi bir kitaptan
gözlerim sonuna kadar karanlığa açılmış
bir deniz feneri inat ve çalışkanlığıyla durup durup
kırık sakallı bir dağ köylüsüne bakıyorum
damarları düğümlü kuvayı milliyeci ellerine
ve göz kapaklarının arkasından
bir yeraltı nehri gibi gizli gizli akan
devler yorgunluğuna
utanıyorum
Attilâ İlhan
Ben Sana Mecburum
Beni koyup koyup gitme, n\'olursun
Durduğun yerde dur
Kendini martılarla bir tutma
Senin kanatların yok
Düşersin yorulursun
Beni koyup koyup gitme, n\'olursun
Bir deniz kıyısında otur
Gemiler sensiz gitsin bırak
Herkes gibi yaşasana sen
İşine gücüne baksana
Evlenirsin, çocuğun olur
Beni koyup koyup gitme, n\'olursun
Elimi tutuyorlar ayağımı
Yetişemiyorum ardından
Hevesim olsa param olmuyor
Param olsa hevesim
Yaptıklarını affettim
Seninle gelemeyeceğim Attilâ İlhan
Beni koyup koyup gitme, n'olursun.
bu rüzgarın tadı senin hiç tatmadığın
bu yolcular bilmediğin bir yerden geliyor
konuştukları dil ömrünce duymadığın
gözlerini sakla sen burda bir yabancısın
akşam tren raylarına yağmur yağıyor
devrilmiş bu sokak ayak basmadığın
çarmıha gerilmiş afişler ıslanıyor
karanlıkta bir kadın tanımadığın
bir şeyler söylüyor anlamadığın
şüpheli oteller üstüne geriniyor
sen burda bir yabancısın saklanmalısın
akşam tren raylarına yağmur yağıyor
hangi şehirde olsa sabahları yabancı
boğulmuş geceler mahallesini bir türlü bulamıyor
hangi otobüse binmesi lazım bilemiyor yanılıyor
herkesin gittiği yer onun gitmeyeceği
terazi burcunun kötümser çocuğu
namuslu bıyıkları kirli siyah
ah ömer haybo
Eğer sen yine İstanbul'san
Yanılmıyorsam
Koltuğumun altında eski bir kitap diye götürmek istediğim
Sicilyalı balıkçılara marsilyalı dok işçilerine
Satır satır okumak istediğim
Sen
Eğer yine İstanbul'san
Eğer senin ağrınsa iğneli beşik gibi her tarafımda hissettiğim
Ulan yine sen kazandın İstanbul
Sen kazandın ben yenildim
Kulaklarımdan