Gece Masalcısı

Gece Masalcısı
@LastPanther
Yaşam kelimelerle yazılmaz, dedi canavar. Eylemlerle yazılır. Ne düşündüğün önemli değil. Ne yaptığın önemli.
Reklam
Ne düşündüğün önemli değil, çünkü zihnin her gün yüzlerce defa kendisiyle çelişecek. Annenin gitmesini istiyor, ama bir yandan da tüm kalbinle benim onu kurtarmamı diliyordun. Zihnin, rahatlatıcı yalanlara inanır; ama o yalanları gerekli kılan acı gerçekleri de bilir. Her ikisine de inandığın için, zihnin seni cezalandırır.
“Artık dayanamıyorum!” diye bağırdı, alevler dört bir yanını sararken. “Onun gideceğini bilmeye dayanamıyorum! Ne olacaksa olsun artık! Olsun ve bitsin!”

Reader Follow Recommendations

See All
Kimsenin seni engellemesine izin verme. Büyükannenin, babanın... hiç kimsenin. Ve eğer bir şeyleri kırıp dökmen gerekiyorsa, o zaman var gücünle kır ve dök.
Ve seni gören kimse yoksa, dedi canavar, gerçekten orada mısındır?
Reklam
“Dünyamızdaki bitkiler ne kadar harika, değil mi?” diye devam etti annesi. “Onlar bizi kurtarabilecek tek şey, ama biz onları yok etmek için elimizden geleni yapıyoruz.”
Şifanın yarısı inanmaktır: iyileşmeye, seni bekleyen geleceğe dair inanç.
Yüz elli yıl önce, diye başladı canavar, burası bir sanayi ülkesi haline gelmişti. Fabrikalar bütün çayırlarda, tepelerde ve nehir kenarlarında ayrıkotu gibi bitiyordu. Ağaçlar kesiliyor, çimenlikler kazılıyor; nehirler siyah akıyordu. İnsanlar gökyüzünü saran duman ve külleri soluyor; aksıra tıksıra, kaşına kaşına, başları sürekli eğik halde yaşıyorlardı. Köyler kasabalara, kasabalar şehirlere dönüştü. İnsanlar doğanın bir parçası olarak değil, ondan gitgide uzaklaşarak yaşamaya başladılar.
“Karizması da olsa, çalışkan da olsa; zorba zorbadır.” Canı sıkılmış bir halde iç çekti. “Bu gidişle bir gün başbakan olacak. Tanrı yardımcımız olsun.”
Belki de rüya değildi bunlar. Ve işte o zaman, durum daha beter demekti.
Reklam
Isıtmayan sabah güneşi altında öfkeyle birbirlerine baktılar. ikisi de, gözlerini kaçıran ilk kişi olmak istemiyordu.
Birçok gerçek, kandırmaca gibi gelir insana. Krallıklar layık oldukları prenslere kalır, çiftçi kızları yok yere ölür; bazen de cadılar, kurtarılmayı hak eder. Hatta oldukça sık olur bunlar. Şaşırtıcı derecede sık.
Her zaman iyi taraf diye bir şey olmayabilir. Ya da kötü taraf. Çoğu insan, ortada bir yerdedir.
Bazen insanlar en büyük yalanları kendilerine söylemek zorunda kalırlar.
“Biliyordum,” diye homurdandı Conor. “Bu tip hikayelerde aşık olan aptal bir prens mutlaka vardır.”
11k öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.