Bağrından koptuğu toprağa yaşam verir Yeşilırmak; zaman yolculuğunda ölümü tadacak olsalar da döngüsel yaşam filizlerinin iksirini taşır yemyeşil sularında, yeşil akar yeşile bakar.
Coşkuludur kiraz çiçeği, umuda açar, umudu taşır taç yaprakları arasında... Ve zamana yenik düşüp ihtişamla dökülür kendi toprağına. Yalnız aşklar ölümsüzdür bu coğrafyada. Nazmiye ile Hasan, Şirin ile Ferhat gibi...
Hazin bir aşk hikayesinin geçtiği Yeşilırmak vadisinde, tamamı kadın olan “Tohum Üretme Çiftliği” işçilerinin başlattığı grevle, 80 darbesi öncesinde yaşananların anlatıldığı bu kitap bir Amasya romanıdır.
"Ya bir gün güneş batıdan doğarsa" dedim.
İmkansızı istemek gibi bir şeydi!
"Kırklar." İşte hepsi Kırklar da gizliymiş
Hakk'ı bildim beni buldum. Hakk'ı buldum ben yok oldum. Simdi Aşk'la selam veriyorum tüm varoluşa... Güneş'e Ay'a, canlı cansız tüm varlıklara.
Herkes bilmiyor Nikolaus’un gerçekte Anadolu’da dünyaya geldiğini. Akdeniz’in en güzel sahil kentlerinden birinde, Patara’da doğmuştu Nikolaus. Asıl adı Saint Nikola’ydı. İsa’dan 3 yüzyıl sonra gelmişti dünyaya. Onun doğduğu topraklarda o günlerde Likyalılar egemendi. Demre kentinde dini ve siyasal lider olmadan önce bir denizciydi Nikolaus. Biraz
İnsanın hayatında aldığı her nefes bir ilktir ve tekrarı yoktur. Her nefes hayatta bir sonraki andır. İnsan doğduğu an-dan itibaren her nefeste ilk defalarla hayat kilimini dokuma-ya başlar. İlk kelimeyi söylediğinde “ba baa” dediğinde nasıl söylediyse kilimin baba deseninde ilk ilmek atılmıştır. Sonraki zamanlarda baba deseni tamamlanır. İlk defa anne memesini tuttuğunda anne deseni dokunmaya başlamıştır. İlk süt tadında ana sütü deseni, ilk elma yediğinde elma kelimesinin deseni, tadı, rengi, dokusu, kokusu, sululuğu benliğine işlenmiş olur ve hayatı boyunca yediği tüm elmalar o ilk desenin üzerine dokunur.
Üç tip davranış göze çarpıyor:
1. Çocuk düşer, dizi kanar, anne babası ilgilenmezler. Çocuk ağlar sızlanır sonra umudu kesilir ve susar.
2. Çocuk düşer, dizi kanar, anne baba telaşa düşer, pa-nik olur, birbirleriyle kavgaya tutuşurlar; sen çocuğa bakmadın, dikkat etmedin, diye birbirlerine düşer, çocuğu unutur-lar. Davranışlarının temelinde sevgi vardır ancak, görünen ve hissedilen korku, panik ve öfkedir.
3. Çocuk düşer, dizi kanar, anne baba hemen yanına gelir, kucağına alır sever, acıyan yeri öper, aslan oğlum/kızım der, çocuğu teskin eder.
Bu üç davranıştan üç farklı çocuk yetişir. Elbette genetik faktörler de etkili olmaktadır fakat ailenin davranışları çocuğun kişiliğinin oluşmasında çok etkili olacaktır.
“O da benim yaşlarımda. Bir gün onunla Gerdekkaya’ya gittik. Saatlerce yüzdük, gezdik, eğlendik. Sonra bende olan o tırmanma tutkusu beni yine dürtmeye başladı. Bu tutkumu tatmin için önce tepelere tırmandık. Dik yerlere çıkmıyordum. Biliyordum ki o da peşimden gelecek. Az dik olan yerlere tırmanıyordum. Ama onun için oralara tırmanmak bile oldukça zordu. Sonra olan oldu. Belki iki üç metre meyilli bir kayayı tırmanmıştık ki arkamdan bir gürültü ve çığlık yükseldi. Döndüm, baktım, Salih kayadan aşağı düşmüş ve toprak olan dik meyilden aşağıya doğru yuvarlanıyordu. Düşebileceğimi bile düşünmeden bir solukta aşağıya indim. Yanına geldiğimde, bacağını tutuyor, çığlık çığlığa bağırıyordu! Erkekler ağlamaz ama o ağlıyordu! Yüzünde kollarında çizikler vardı. Sol bacağı ise kırılmıştı. Bir süre ne yapacağımı bilmez hâlde başında dikildim. Ve sonra birden aklıma yakındaki köy geldi. Oraya götürmekten başka çarem yoktu…”
Alevilik bir düşünme biçimidir.
Marksizm de bir düşünme biçimidir, yaşamın odağına proletaryayı oturtur, proletarya adına bir parti, parti adına bir lider, liderin fikirleri ile kurulacak bir devlet; proletarya dik-tatörlüğü, devlet kendisini sönümleyecek, sınıfsız topluma varacaktır. Olasılık hesaplarına göre bu fikrin olabilirlik olasılığını
İnsan bedenleri, dünya tarlasına ekilmiş birer tohumdurlar. Bu tohumlar çimlenebildiği takdirde, kendisine hiç benzemeyen insan üstü, muhteşem bir varlığı ortaya çıkaracaklardır. Kimileri de bunu başaramayıp çürüyüp gideceklerdir.