Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Luthien

Luthien
@Luthienn
Evimize varmamız için pek çok pislik ve saçmalık içinden bata çıka yürümemiz gerekiyor. Üstelik bize yol gösterecek kimsemiz de yok, tek kılavuzumuz yüreğimizdeki özlemdir.
"İnsanlar sürekli kendilerine cadı diyor. Kendimi ya da herhangi birini riske attığım yok. Videolarımı izleyen hiç kimse benim gerçekten cadı olduğumu düşünmüyor." Tam o sırada, sekiz yüz kilometre ötede, Norfolk kırsalının rüzgarlı bir köşesindeki sessiz, büyük bir evde gökkuşağı renklerinde görkemli bir şal takmış ve kocaman pofuduk terlikler giymiş zayıf, yaşlı bir adamın tam tersini iddia etmesi de Mika'nın talihsizliğiydi.
Reklam
"Ben evcil filan değilim," dedi Temeraire öfkeyle; işitme duyusu, fısıldamadan sorulan bu soruyu algılayacak kadar güçlüydü. "Ama sorduğunuz şey buysa, size kesinlikle zarar vermem. Bir atın üzerinize basmasından korkmanız çok daha mantıklı olurdu."

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
"Dünyayı verseler sana acı çektirmezdim."
Sayfa 143Kitabı okudu
“Biliyor musun, güvenmekten daha da kötüsü...sana inanmıştım.”
Sayfa 305Kitabı okudu
Reklam
“I should have told you the truth from the outset,” he said again, eyes on the floor. The contrition in his voice was unmistakable. “Yeah. You should have. My roommate was a vampire, Frederick. And I had no idea.”
“Onlara bir bak, anne. Onlar aile mirasının birer parçası olan süs eşyaları değiller. Onlar benim çocuklarım. Kendi hayatım ve Arthur'unki üzerine yemin ederim ki senin bana hissettirdiğin şeyleri onların hissermesine izin vereceğime seni tahttan indiririm daha iyi.”
Sayfa 341Kitabı okudu
"Anılar genel olarak bana acı veriyor. Bir şeyleri hatırladıkça genelde kalbim kırılır. Yas tutmanın bir özelliği de seni sen yapan bütün o yılları, hayatını, ne varsa her şeyi tamamen ele geçiriyor ve bütün bunları söz konusu eksiklik sebebiyle o kadar acı dolu bir hale getiriyor ki bir daha hiçbir şey hatırlamak istemiyorsun. Bu yüzden de hafızanda tamamen yeni bir sistem icat etmen gerekiyor."
Sayfa 286Kitabı okudu
“Yani demek istediğin... benimle misin?” “Demek istediğim,” diye lafa başladı Henry, öfkeli olmasa da kaşları çatıktı ama kelimeler ağzından dökülmeye devam ediyordu, “ödüm kopuyor evet, normal bir hayat yaşamıyorum ama senden vazgeçmeye çalışmak neredeyse ölümüme sebep oluyordu. Bu sabah uyanıp sana baktım ve bir karar verdim: Artık hayatımı idare etmeye çalışarak geçirmeyeceğim. Bir gün dünyaya duyurabilecek miyim bilmiyorum ama... bunu istiyorum. Eğer bu lanet dünyaya bırakacağım bir miras varsa, bunun doğru düzgün olmasını isterim. Sana kendimi sen ne şekilde kabul etmek istersen o şekilde sunuyorum ve bunu hayatında yaşayabileceğin en büyük şans olarak görmeni diliyorum. Eğer sabredip bekleyebilirsen, bunu gerçekleştirmeme yardım etmeni istiyorum."
Sayfa 268Kitabı okudu
“Aman Tanrım,” deyip alnını sıvazladı Zahra, “Seni her gördüğümde ömrümden bir yıl kaybediyorum. Şimdi aşağı iniyorum ve bu lanet kampanyayı kurtarmak amacıyla elimizden ne geliyorsa yapabilmemiz için senin de beş dakika içinde yanımda olman gerekiyor. "Sana gelince...” Henry'ye dönüp devam etti, “hemen lanet olası ülkene dönüyorsun ve eğer birisi buradan çıktığını görecek olursa seni kendi ellerimle boğarım. Kraliyetten korkuyor muymuşum o zaman anlarsın."
Sayfa 223Kitabı okudu
Reklam
Ne yaparsa yapsın bir türlü unutmayı başaramadığı bir şey olmuştu hayatında. Soğuk bir gece, ay ışığında, ıhlamur ağacının altında İngiltere Prensi onu öpmüştü. İçindeki ateşi hissedebilen Alex, kendisini saray merdivenlerinden aşağı yuvarlamak istemişti.
Sayfa 106Kitabı okudu
"Neyden bahsettiğine dair hiçbir fikrim yok,” “Yok mu?” “Yok.” “Gerçekten yok mu?” “Evet, gerçekten ama gerçekten yok.” Henry hüsranla yüzünü buruşturup umursamaz bir evrenden yardım dilercesine gökyüzüne baktı. “Of, ne kalın kafalısın sen de,” dedi ve iki eliyle Alex'i tutup öptü.
Sayfa 104Kitabı okudu
Annesi öfkeyle içeri girdi. “Neden başkan olmama izin verdiniz ki?” diye yakındı, bir yandan telefonunun ekranına sert sert vurup bir şeyler yazıyordu. Topuklu ayakkabılarını ve telefonunu hışımla kenara fırlattı. “Çünkü seni durdurmamamız gerektiğini bilecek kadar akıllıyız,” dedi Leo televizyonun arkasından sakallı, gözlüklü yüzünü uzatıp. “Ayrıca dünya sensiz altüst olurdu, güzelim benim.”
“Anladığım kadarıyla sen elinden geleni yapmışsın," Alex bu söze karşılık ne söyleyeceğini bile unuttu. Her zaman mükemmel olduğunu duymaya alışmıştı. Ama kimse ona daha önce “olabileceğinin en iyisini” başardığını söylememişti.
“Tam şuan bir konvoy eşliğinde Mısırekmeği ve İçpilav adında iki tane 20 kiloluk hindi Pennsylvania Bulvarı'nda yol alıyor. Yerlerini değiştirmeye de vakit yok.” Alex bir saniye bile düşünmeden, “Hepsini eve getirin,” dedi. “Nereye? Götünden hindi kümesi mi çıkaracaksın oğlum? Bu kadar korunaklı bir evde yarın ikisinin de canını bağışlayana kadar onları nerede tutacağız?” “Benim odama koy gerekirse. Umurumda değil.” Ellen bir kahkaha patlattı. “Hayır.” “Otel odasından ne farkı var? Hindileri odama koy anne.” “Hindileri odana falan koymayacağım.” “Hindileri odama koy.” “Hayır.” "Hindileri odama koy. Hindileri odama koy. Hindileri odama koy...” O akşam Alex odasında, kökeni tarih öncesine dayanan bu avcı yaratıkların soğuk acımasız gözlerine bakarken durumdan biraz pişmandı.
2.109 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.