Maide

Bos vakit ve güvenlik hakkında herkes ayn ölçüde faydalanırsa, normalde yoksulluktan aptallaşmış olan çoğu insan okur yazar olacak ve kendi başlarına düşünmeyi öğreneceklerdir; bunu başarırlarsa da ayrıcaklıklı azınlığın hiçbir işlevinin olmadigini, onları kolayca tasfiye edebileceklerini eninde sonunda anlayacaklardir. Uzun vadede hiyerarşik bir toplum ancak yoksulluk ve cehalet sayesinde ayakta kalabilirdi.
Sayfa 199Kitabı okudu
Reklam
Kriz anlarında insan asla dışsal bir düşmanla değil, daima kendi bedeniyle mücadele ettiğini anladı.
Sayfa 107Kitabı okudu
Kim bilir kaçıncı kez, deli olan ben miyim acaba, diye düşündü. Belki de deli denen kişi hep azınlıkta kalandı. Bir zamanlar dünyanın Güneş etrafinda döndüğüne inanmak bir delilik işareti sayılıyordu; bugün ise geçmişin değiştirilemez oldugunu düşünmek öyleydi. Bu inancında tek başına olabilirdi ve tek başınaysa delirmiş demekti.

Reader Follow Recommendations

See All
bazi harfler onun gözdesiydi ve yazida sira onlara geldiginde kendinden geçerdi; kâh güler, kâh göz kirpar, kâh dudaklaryla kendini gayrete getirirdi, öyle ki, divitinin yazmakta oldugu her bir harfi neredeyse yüzünden okumak mümkündü.
Bastırılmış her sey içimden kopup gitmişti, daha önce hiç tanimadigim bir doygunlukla kendi dışıma taştığımı, sonsuz evrene karistigimi duydum. Her seyi sanki sadece benim için varmis gibi algilyor, her seyle yeniden coskuyla bütünlestigimi hissediyordum. Etrafimi saran karanlik agaçlar bana fisildiyordu ve ben onlar seviyordum. Yildizlar yukarida pirildiyor ve ben onların aydinlik selamlarini soluyordum. Bir yerlerde söylenen şarkılar işitiyor ve benim için söylendiklerini düşünüyordum. Yüregimdeki kabugu kırdıktan sonra bir anda her sey benim olmuştu, kendimi bırakmamın, kendimi armağan etmemin sevinci içimde kabaryordu. Birilerini sevindirmenin ve bundan sevinç duymanin ne kadar kolay olduğunu hissediyordum: Insanin kendini açması yeterliydi, insandan insana can bir akış başlıyordu hemen, yükseklerden derinlere iniyor, derinlerden tekrar sonsuzluğa yükseliyordu.
Reklam
Ah, canlılığım her zaman vardi elbette, sadece yaşamaya cesaret edememistim, kendimi bogazlamis ve kendimden gizlemistim; fakat simdi bütün o baski altindaki güç patlamıştı, yaşam denen o zenginlik, o tarifsiz kudret bana galip gelmişti.
Gülerek, sohbet ederek dalgalanan bir insan kalabalginin ortasinda ben kendi kendimi arıyordum, isimdeki o yitik insani arıyordum.
hiçbir yere tutunmadan, higbir yerde köklen-meden, akan suyun üzerinde kayar gibi yasiyordum ve bu soguklukta ölü, cesedimsi bir yan oldugunu gayet iyi biliyordum;
- Ama hiç görmedim haklı olanların her konuda güzel konuştuğunu. - Farklı şeylerdir çok konuşmakla doğru konuşmak.
Nemize yarayacak mal mülk, tadını çıkaracak güzel çağımız geçtikten sonra?
Reklam
Hem dünyada kim var, hayatında bir kez olsun aklını kaybetmeyen?
Bakıyorum da, insanları kazanmak için en iyi çare onların sevdiklerini sevmek, doğru dediklerine doğru demek, kusurlarını övmek, her yaptıklarını alkışlamak. Onları başka yoldan kazanamıyorsa insan, kabahat pohpohlayanda değil, pohpoh isteyende.
İyi bir insan olman kalbimi haklı çıkarıyor kendime karşı.
Sevmek! Kelimelere herkes kendine göre bir anlam, bir değer veriyor galiba. Bu değerler aynı olmadıkça iki kişi ayrı dil konuşuyorlarmış gibi olmuyor mu?
Güldüler. Birlikte gülündü mü insan rahatlıyordu.
53 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.