Unutamadığımız insanlar var, sürekli hatırladığımız, unutmak istediğimiz, unutmaktan kortuğumuz… Zaman insanı böyle yapıyor işte. Hisler ve aşklar için harcanılmış bedenler haline geliyoruz. Üzerimizde oynamalar yapılıyor, sürekli yeni bir parça ekliyor hayat. Karmaşıklaşmış duygular içinden çıkabilmek için güncelleniyoruz. Göz kırpmayı öğretiyor önce hayat, sonra göz yummayı öğreniyoruz. “Aç gözünü, uyan !” diyor sonra. Hepimiz harikulade varlıklarız, emirlere uymamazlık etmiyoruz. Gözümüz açılıyor, acı çekmek istemiyoruz ama bize sormuyor hayat. Yeni bir sayfanın o pürüssüz tenini aratmıyoruz onun için. Öyle bir şevkle yazıyor ki sırtımıza. Göğsümüz, ellerimiz, gözlerimiz her yerimizden anlamlar fışkırıyor. Her hareketimiz bir cümle içinde kullanılıyor. Gizlediğimiz her his gerçekleştirilememiş bir eylemi getiriyor beraberinde. Ve anametin üzerinde oynamalara neden oluyoruz. Anafikirden uzaklaşıyor ve bir cümleysek eğer gereksiz bir cümle oluyoruz. Bir atsak eğer topal bir at oluyoruz.. Ölmek çare oluyor sadece. Yelelerimizi savuran rüzgarın esintisiyle bedenimizdeki soğuk namlu oluyoruz.., Bir kas demetinin aksiyonuyla harkete geçen parmak oluyoruz.., Tetiğin patlamasıyla uzayan kurşunsak eğer boşa giden kurşun oluyoruz. İşe yaramıyoruz ölüm için.. Bir inansak eğer ziyan oluyoruz..