Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Mavi Tuna

Batının sömürge güçleri, yerli halkı bireysel özgürlüğün ve bağımsızlığın nimetleriyle tanıştırıp, onlara kendilerine güvenmeyi öğretmeye çalışırlar. Gerçekte bütün bunların sonucunda kişisel ayrılıklar doğar. Kişisel ayrılıktan kastedilen, kişinin bir bütünlüğü bulunan toplumdan yan olgun bir şekilde ayrılmış ve Khomiakov’un ifadesiyle “kendi yetersizliğinin özgürlüğü içine bırakılmış”* olmasıdır. Gerek Batı devletlerinde gerekse onların kolonisi bulunan sömürgelerde açıkça görülen birleşme ve yekvücut halinde yürüyüşe geçme isteği, işte bu yetersiz kişiliklerinden kurtulmak isteyenlerin sarf ettiği çabanın bir ifadesidir. Bu nedenle, bugün Asya’daki milliyetçi hareketlerin, demokratik bir toplum düzeni yerine aşağı yukarı kolekrivist bir düzenle neticelenmesi (Sovyet Rusya’nın etkisi olmasa bile) güçlü bir ihtimaldir.
Reklam
Bir toplumu, uyuşukluğundan silkip çıkaran şey, o topluma sokulan yabancı modalar, yabancı yaşama biçimleri ve yabancı düşünce tarzlan değildir. Yabancı etki genellikle, ya o toplumda daha önce bulunmayan bir aydın azınlığı yaratmak ya da mevcut aydın azınlığı iktidarla karşı karşıya getirmek yoluyla olur.
Bir yönetim, ehliyetinin sınırlarını aştığı halde iktidarda kalabilmişse, o yerde ya aydın sınıfı yoktur ya da iktidardakilerle söz ustaları arasında sıkı bir anlaşma vardır.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Zulme uğrayan kişilerin, hemen hemen her zaman, kendilerine zulmedenlere benzediklerini görmek hayret vericidir. “Kötü insanlar kötü insanları yaratır,” sözü, kısmen şu gerçeğe dayanmaktadır: kötüden nefret eden kişiler, kendilerini o kötüye benzetirler ve böylece, kötülük devam eder. Bu durumda fanatiklerin hem kendilerine benzetme hem de karşıt duruma getirme yoluyla dünyaya kendi benzerlerini yaydıkları açıkça görülmektedir.
Bu nedenle, bir kitle hareketinin başarılı olması için daha ilk anlardan itibaren kapalı bir teşkilat kurması ve bütün taraftarlarını bu teşkilat içinde eriterek, teşkilatın ayrılmaz bir parçası haline getirebilecek güce sahip olması gerekmektedir. Bir yeni kitle hareketinin yaşayıp yaşamayacağını, onun öğretisindeki gerçek payından ve vaatlerinin uygulanma becerisinden çıkarmaya çalışmak boşunadır. Anlaşılması gereken bir olgu varsa, o da söz konusu teşkilatın, hayal kırıklığına uğramışları hangi hızla ve ne derece etkili olarak bünyesinde eriteceğidir.
Reklam
Batının sömürge güçleri, yerli halkı bireysel özgürlüğün ve bağımsızlığın nimetleriyle tanıştırıp, onlara kendilerine güvenmeyi öğretmeye çalışırlar. Gerçekte bütün bunların sonucunda kişisel ayrılıklar doğar. Kişisel ayrılıktan kastedilen, kişinin olgun bir şekilde ayrılmış ve Khomiakov’un ifadesiyle “kendi yetersizliğinin özgürlüğü içine bırakılmış”* olmasıdır.
“Zihni hakikî varlığa yönelmiş olan kişinin, aşağı eğilip de insanların küçük işlerine bakacak ya da onlara karşı olan savaşta kıskançlık ya da düşmanlık duyacak zamanı yoktur. Gözü hep duran ve değişmeyen ilkelere bakar; bu ilkeler birbirlerini incitmezler, birbirlerinden incinmezler, hepsi de akla göre hareket eder. Bu ilkeleri örnek alır ve akla göre hareket eder. Bu ilkeleri örnek alır ve elinden geldiğince bu ilkelere kendini uydurur.” Böyle bir felsefe, hayata ‘evet’ demeyi öğretir bize. Hattâ ölümü bile. “Özgür adam, ölüm hakkında kötü düşünmez. Bilgeliğiyle ölüm üstüne değil, hayat üstüne düşünmedir.” Kaygı içindeki egomuzu geniş görüş açısıyle yatıştırır; amaçlarımızı içine alacak sınırlamalarla uzlaştırır bizi.
Beden yerine zihinle nefret etmek, cinayetleri, beden yerine zihinle sevmekse yalanları azaltacaktı. Beden yerine zihinle çalışmak işsizliği, beden yerine zihinle var olmak tatminsizliği yok edecekti.