"... Beni yeniden yaşamaya yeniden ıstırap çekmeye zorluyorsun yaşamak aynı zamanda yaşamış olduklarını hatırlamak demektir, hatırladıkça bunalıyorum. Neden babam bizi bu karanlığa boğdu? Neden bu evden bir türlü çıkamadım? Neden yamalı çoraplarımı ilk giydiğim gün atmadım? Neden bütün isyanlarımı kafamda yaşadım? Hiçbir gerçek yaşantım olmasaydı daha kolay geçirebilirdim zamanı, yaşamak diye bir gerçek olduğunu bilmezdim oysa sen bana ilk gerçek yaşantıyı tanıtmakla yaşamadığım bütün hayallerimin gerçekleşebileceği saplantısına kapılmama sebep oldun..."
... "Bir kitabı bırakır ötekine saldırırdı. Bu ümitsizce çırpınış, bütün kitapların yüzüstü bırakılmasıyla sona erer, büyük bir utanç ve hayata dönüş buhranları gelirdi arkasından."
"Gurur"... "çok yaygın bir zaaf sanırım. Tüm okuduklarımda bunun gerçekten yaygın olduğuna inanıyorum; insan tabiatı buna özellikle yatkın; gerçek ya da hayalî, şu ya da bu niteliğiyle kendinden memnun olmayan çok az kişi var. Kibir ve gurur genellikle eş anlamlı kullanılsa da farklı şeyler. İnsan kibirli olmadan gurur duyabilir. Gurur daha ziyade bizim kendimiz için ne düşündüğümüzle, oysaki bir başkalarının bizim için ne düşünmesini istediğimizle alakalıdır."
... Nihai bir karara eriştiğinde ise Allah'a güven. Başarının garantisi Allah'tan gelir, bu nedenle bir karar verdikten sonra Allah'a güven. "İnnallahe yuhibbu'l mütevekkilûn" "Hiç şüphesiz Allah kendisine güvenenleri sever."
... Ben ismimi bir kâğıda Kudüs'le yan yana yazayım da nasıl olursa olsun.
Öyle olsun ki "Son bir yazın kaldı yazacağın," deseler, konusu Kudüs olsun. Öyle dağıldım ki yazdığım her satırda, Kudüs özetim olsun.
Çok cümle söyledim, hepsi de yarım. En iyimser imlâyla üç nokta koydum sonlarına. Kudüs nokta olsun. Mürekkebim tükendi, varsın kanımla olsun.
Çünkü ben Kudüs'ü özledim. Ben Kudüs'ü, vuslatına ermiş de hasretine düşmüşler gibi özledim...
"Âşıkların âhı, zahidlerin duası olmasa felekler dönmez," derler. Ben âhımdan geçtim çoktan. Âh bir görsem Kudüs'ü, duam olsun.. "Ol!" deyince oluverir. Olsun...