Sûfîler bir hadisten yola çıkarak Allah ile kulu arasında engel teşkil eden nûrânî ve zulmânî birtakım perdelerin varlığından söz ederler. Kalbe yerleşen ve hakikatlerin kalpte tecelli etmesine mani olan bu perdelerden kurtulmak seyr-ü sülükün nihâî amaçlarından biridir. Terim'in ontolojik karşılığı mâsivâdır. Yani Allah dışındaki her şey bir perdedir.
Yarım kalan tarafınız tamamlanması için tüm cümlelere inat geriye bir adım atar mısınız? Yoksa bir parçanız hep uzak mı kalacak sizden ve siz hep bir parça eksik mi yaşayacaksınız...
Geriye adım atmak için geride kalanlardan da bir adım gerekir. Her şeyi tek kişiye yüklemek zaten hiçliktir. Böyle bir durumda insan "yarım" bile kalamaz...
Ama böyle bir şey olacağını sanmıyorum. Çünkü gerçekten kararlı, karakteri oturmuş ve seven biri kıymet bilir. Sevdiğini bırakmaz sonuna kadar gider. Olmuyorsa da artık nasip denmeli.
Ebu Hureyre, İslâm’ı kabul ettikten sonra hayatını tamamen hadisleri öğrenmeye adadı.
O, Hz.Peygamber’in (s.a.) diğer sahabilerinden daha fazla hadis rivayet etti.
Bir defasında Medine valisi Mervan (ö. 65/684) onun hafızasını test etmek istedi. Kendisinden bazı hadisler rivayet etmesini istediği evine davet etti. Bu arada katibi Ebu Zuayzia'da da (ö. ?) bir perdenin arkasında oturup, Ebu Hureyre'nin (r.a.) rivayet ettiği hadisleri yazmasını emretti. Katib hadisleri kaydetti. Bir yıl sonra Mervan, Ebu Hureyre'yi yine davet etti ve kendisinden geçen yıl naklettiği hadisleri tekrar etmesini rica etti. Aynı şekilde Ebu Zuayzia perde arkasında oturup, Ebu Hureyre'nin şimdiki lafızlarıyla daha önce yazmış olduğu hadislerin lafızlarını mukayese etmesini istedi. Ebu Hureyre, Ebu Zuayzia karşılaştırırken hadisleri tekrar etmeye başladı. Neticede Ebu Hureyre'nin önceki rivayetlerinden tek bir kelimeyi bile atlamadığını, herhangi bir lafzı değiştirmediğini gördü.
Ebu Hureyre karın tokluğuna peygamberimizin yanında ilim öğrenen değerli muksirun sahabelerimizdendi. Allah hepimize Ebu Hureyre'nin yaptığı gibi ilme aşık olabilmeyi nasip etsin...