Merhaba 1k'nın kitap sever okurları :))
Şu anda okumakta olduğumuz kitabın sondan ikinci sayfasındaki ilk cümleyi paylaşmaya ne dersiniz.. Bir süredir bu etkinliği yapmıyorduk, ya da benim gözümden kaçmış :)
İlk ben başlayayım :))
"Hayatımda ilk defa yarına ümitle bakıyorum, içimden bir ses durmadan, "Bir gün her şey düzelecek," diyor."
Ümit Yaşar Oğuzcan / Aşka Dair Nesirler
"Ve tuhaf bir şekilde bir uçuruma akıyoruz
Ne düşmek, ne sarkmak, ne gitmek bir parça ileriye
Öylece kalıyoruz
Öylece kalıyoruz
Öylece kalıyoruz'
Sevdiklerimiz azalıyor, bizi sevenler azalıyor, sevilesi insan azalıyor, şiir azalıyor yaşamımızdan. O zaman işte bütün renkler sarıya kesiyor. Ta 'Umutsuzlak Parkı'ndan, ‘Düşlüyor Ölümünü Ruhi Bey’e iki dize akıyor:
'Ben ki bir ölüyü beklemekle geçirdim geceyi
Bir ölüyü ve ölünün bütün inceliklerini.'
Yok, yok! ölenle ölünüyor. Eksik, yarım, raconsuz ölünüyor ama, her sevgili ölüyle birazdan fazla, epeyce ölünüyor. Mendillerde kan sesleri..."
Füsun Akatlı - Acıyla, Sevgiyle, Kahramanca
Barones Şilton yuvarlak bir masanın başına oturmuş, kahve pişiriyordu.Leylak rengi atlas elbisesinin içinde, küçücük, pembe beyaz yüzüyle pırıl pırıldı. Paris Fransızcasıyla konuşuyor, kanarya sesini andıran sesi bütün odayı dolduruyordu.
Bir kitap okuyan kişiyi yorar mı? Beni şahsen bu kitap çok yordu. Sistematik açlık ve onunla birlikte gelen ruh halinin dengesizliği resmen sindi üzerime...
Bir gazete yazarı olmak isteyen genç, bu yolunu birlikte açlık ve parasızlık ile yürüyorlar. Olan durumundan sürekli ve kesin çözüm aramıyor o, sadece bir günlük çarelerle hayatını geçirmeye çalışıyor. Parasının son kuruşunu başkasına verip, parası olmadığı zamanı olsa da çiçek almayı düşünen birini gözlemlemek tuhaftı. Devamlı parasız kalıp üzerindeki yeleğini bile tefeciye vermek onun için çözüm ise gerisini siz düşünün.
Onun yazdığı yazı beğenilip ona para ve ün getirecek diye hep umudu ile yaşıyor geç yazar. Ama beklenen gün bir türlü gelmiyor.
Açlık onu esir aldı, bundan dolayı da kendinden emin olmamak ile birlikte zaman zaman gururlu ve havalı olmaya çalışıyordu. Bazen açlık başına vurur ve halüsinasyonlar görmeye başlıyordu. Sonu gelmez tereddütleri hep yaşıyordu o.
Aşk kıvılcımları aç ve susuz kalan bedenini sarıyorlar, fakat açlık nöbetlerinin arasında kayboluyorlar. Sahibinin boş midesi kalbe söz geçirebiliyor sonunda.
Otobiografik detayları içeren bu roman demekle yorumumu noktalıyorum.
Önemsiz Bir Adamın Günlüğü, Alıklar Birliği kitabına benzer kitaplar ararken karşıma çıkmış ve ilginç bulmuştum. Ancak bu kitapta büyük olasılıkla çeviriden kaynaklı bir mizahi anlam kaybı mevcut. Çevirinin kötü olmasından değil, yabancı dildeki bir esprinin Türkçeye anlamlı bir şekilde çevrilemiyor olmasından kaynaklı. En azından bu kitap için.
Klasikleri okumak, denenmiş bir köprüden geçme gibi sanırım. Ama deneysel-keşif amaçlı-okumalar, hiçbir zaman okunmayacak, müthiş tatlar içeren kitaplara uzanan bir yol. Belki sorunlu, çürük tahtaları olan bir köprü, ama ötesinde "farklı-değişik" olan var.