Yalınlığına ve sürükleyiciliğine hayran kalınası bir kitapmış Şeker Portakalı. Yaşadığı hayatın bütün zorluklarına rağmen hayal gücü çok geniş olan 5 yaşındaki baş kahramanımız Zeze bize eşlik ediyor kitap boyunca ve çocuk olmanın heyecanını bize hatırlatıyor.
Sürekli yeni şeyler öğrendiğin, bir şeylere olan ilginin sürekli kaydığı ve duygu değişimlerinin çok hızlı yaşandığı bir dönem olsa da çocukluk; en küçük olayın etkisinin, hayatında çok büyük olabileceği bir dönem. Zeze ile de bunu tekrardan hatırlıyoruz, onda en büyük etkiyi yaratacak şeyler Edmundo Dayı'dan öğrendiği bilgiler değil, deneyimledikleri oluyor. Hayal ettikleri değil başına gelenler onu o yapmaya, tanımlamaya başlıyor. Ailesinden gördüğü şiddet, şeker portakalı ağacını kaybetme korkusu ve de en yakın arkadaşının-seçtiği babasının- ölümü.
Yazarın 48 yaşındayken kendi çocukluğunun çok kısa olan bu evresini böylesine net anlatabilmesi de belki bunun en büyük kanıtı. 5 yaşında yaşadığı bu olaylar Zeze'yi "acı"yla tanıştırıyor ve üstünde hiçbir zaman silemeyeceği izler bırakıyor.