Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Meryemmcee

Acıya alışalı çok oldu. Alışınca her şey varlığın bir parçası oluyor, duvarda baka baka görmez olduğun çatlak gibi, orada duruyor, biliyorsun, ama görmüyorsun.
Reklam
Dünyanın dibine düşüyorum. Ölemiyorum, kalamıyorum, düşüyorum. Müthiş bir yalnızlık ve kalbime saplanan bir acı hissettim. Bu sadece Umut’un yokluğunun acısı değildi, gençliğimin geçip gitmişliğinin, hayatımın boşunalığının acısıydı. Ne oluyor yaşıyorum da? Neye yarıyor geçen bu yıllar ve ne bekliyorum ki zaten hayattan? Hayatım ne olduğunu ve nerede bulacağımı bilmediğim bir arzunun gölgesinu kovalayarak geçti.
Sen, sevmenin karşılıksız olduğuna inanmışsındır. Bunca insanın sevdiği şarkı yalan olamaz, sevenler sevilemez, sevmek tek taraflı bir duygudur, sevmenin tabiatı budur diyerek kendini avutmuşsundur. Oysa sevenlerin de sevilebildiğini biliyorsundur aslında.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Birini tutkuyla sevmek için herhangi bir şeyin, mesela kalbi yerinden oynatan bir gülümsemenin yettiğini altı yaşımdan beri biliyordum. Lanettir bu, tutulmak, bir gülümseyişe tutulursun ve hayatın kayar...
Benim gelecekten konuşmam çok saçmaydı, kafamda kendim için gelecek diye bir şey oluşmuyordu, gelecek denen şey birtakım birleşmeyen, kopuk ve belirsiz parçalardan ibaretti, zihnimde nasıl birleştirirsem birleştireyim bir bütüne ulaşmıyordu, bir anlam ifade etmiyordu, benim için gelecek gelişine yaşamaktı.
Reklam
Affettiğimi sandığım, affedip acı hatıralı hüzünlü nesnelere dönüştürdüğüm şeyler bulurdum geçip gitmiş günlerde, bugüne katlanmak daha kolaydı. Ama zaman o eskiden’in üstüne sürekli bir şeyler yığdı, eskiden benden uzaklaştıkça belleğimde güzel şeylerin kalması gerekirken pür acı olanlar kaldı, giderek daha da acı. Çirkindi de üstelik, aşağılayıcıydı üstelik. Eskiden acıklı bile olsa illa bir güzellik bulduğum şeylerin beni acılaştırmış olduğunu çok geç anlamış olmam da ayrıca acıklı geliyor bana şimdi.
Ağlıyorsa ne yapmam gerektiğini bilmiyordum. Aşık olmadığım kadınlar ağladığında nasıl davranacağımı biliyordum. Ama aşık, hatta aşıktan da öte olduğum, aşıktan öte olduğumu söylemediğim, bunu söylemeyi acınası bulduğum, bunu neden acınası bulduğumu düşünmek istemediğim bir kadın ağlıyorsa ne yapmam gerektiğini bilmiyordum.
Eskiden güçlüydüm, neşeliydim, şimdi öylece oturup susuyorum. Eskiden yapacak yığınla işim vardı, şimdi sadece yazıyorum. Eskiden yakın uzak sayısız arkadaşım vardı, ne zaman ve nasıl olduğunu anlamadan hepsini hayatımdan çıkarttım.
Birini tutkuyla sevmek için herhangi bir şeyin, mesela kalbi yerinden oynatan bir gülümsemenin yettiğini altı yaşımdan beri biliyordum. Lanettir bu, tutulmak, bir gülümseyişe tutulursun ve hayatın kayar...
İçindeki bir şeyi atmak istiyordu, ondandı bu aşırı neşe. İnsan içindeki bir şeyden kurtulmak için tuhaf şeyler yapabiliyor.
Reklam
Sen, sevmenin karşılıksız olduğuna inanmışsındır. Bunca insanın sevdiği şarkı yalan olamaz, sevenler sevilemez, sevmek tek taraflı bir duygudur, sevmenin tabiatı budur diyerek kendini avutmuşsundur. Oysa sevenlerin de sevilebildiğini biliyorsundur aslında.
Hayata tutunmak için inanmaya mecbur kaldığımız bütün Yalanlar günü gelince açığa çıkıyor. Ve sonra biz ölmüyoruz. Öğrendiklerimizle yaşamaya devam ediyoruz.
Zaten niye umutlanmıştım ki? İnsan hayatının bir yerinde hayatına bir bakar ve anlar, anlamıyorsa aptaldır, ben aptal değilim, ama yine de umutlandım bir aralar, hatırlayamadığım bir zaman aralığında hayatıma baktım ve umutlandım...
Onun da beni özlediğini, tıpkı benim gibi, özlemekten daha fazla özlediğini içimde çok derinde bir yerde hissediyorum. Bu his güne katlanmamı sağlıyor.
ne tuhaf bir dünya kimsenin işine karışmıyorum kimseyi incitmiyorum ve her an kendimleyim böyle olunca berkes beni kurcalıyor