Son kısımlarda sıkıldığımı itiraf etmeliyim,daha önce paylaştığım özgürlük tanımı ve “atı suyun kenarına götürebilirsiniz ama su içiremezsiniz” cümlesi kitabın anafikrini özetliyor aslında.Daha önce okuduğum Freud ve Jung’ın tam tersine “travma” yı ve geçmişin bu günü şekillendirdiği fikrini reddeden,hayatın doğrusal bir çizgiden çok noktalardan yani anlardan oluştuğunu,sorunların temelinin kişiler arası ilişkiler olduğunu anlatan Adler ekolünden bahsediyor,özellikle kişilerin “görev” ve “mesafe” kavramını koruduğumuzda hayatın sadeleşeceği ve bir çok sorunun kendiliğinden düzeleceğine gönülden inanıyorum.Şaşırtacak sarsıcı fikirlerle hayata bakış açınızı değiştirecek bir kitap.
Silinen sesler hep birlikte yeniden ortaya çıktı o kaybolunca, hallaç pamuğu gibi sağa sola dağılan avlular, ağaçlar ve gecekondular gidip yerlerine yeniden oturdu.
Popüler olmayan şarkıları daha çok seviyorum. Az dinleniyor ama öz dinleniyor ve bayatlamıyor. Başa sarıp sarıp hatırladıkça dinliyorsun. İşte o şarkılardan birisi de Tuğçe Soysop ile Halil Sezai'nin "Seni Çektim İçime" düeti.
"Zamanı durdurup vuran yok
Çığlıklar akıttım duyan yok
Yok öyle biri, kimse yok
Saklayın beni
Örtün üstüme çiçekleri
Halim yok, halim yok"
youtube.com/watch?v=oRf0fV_...
Kafanız karışıkken,yorgunluğunuzu gidermek gibi sebeplerle okunmaması gereken bir kitap.Beni okurken yoran bir kalabalığı var,neden yazıldığını gerçekten anlayamadığım bir kitap.Merak edip bir günde bitirdim fakat ne beni etkileyecek betimlemeler bulabildim,ne bir olay veya öykü akışı yakalayabildim.Ben mi anlamadım yoksa boş ir kalabalıktan mı ibaret bu kitap?
Ülkesinin sıradan bir kadınıydı. Hüzün dolu, esmer bir yüz; derinlerindeki acı olmasa anlamsız sayılabilecek gözler, her zaman kötü bir yazgıyla karşılaşmaya hazırmışçasına sıkı sıkı kenetlenmiş dudaklar.