Gelinlerin en büyük sorunlarından biri, bu "dışlanma" hissidir. Ne zaman aileden sayılıyorlar, ne noktada "el" oluyorlar bunu bir türlü kestirememek...
"Temizlik" ve "pislik", pisliğin kadınlar tarafından temizlenmesi, bu tarz bir hizmetçiliğin kadınlar tarafından içselleştirilmekle kalmayıp ataerkil aile yapısı sebebiyle adeta bir onun meselesi gibi algılanması, aslında kadınlar üzerinde kurulmuş iyi işleyen bir kontrol mekanizmasıdır. Kendim de hem anneannemin hem babaannemin temizlik ve evin derli toplu olması konusunda çok titizlendiklerini hatırlarım. En büyük streslerinden biri evlerinin yeterince temiz olmadığı hallerde çat kapı misafir gelmesiydi. Evlerinin dağınık halde "yakalanması", kendilerinin "hamarat olmadıkları" için kınanmaları korkusu içlerine yerleşmişti.
İki insan elbette iyi anlaşabilir, ama "anne-kız"olamazlar. Bu ilişkilerin ikiyüzlü karakteri, "anne-kızmış gibi" yapıldığı içindir. Başka bir deyişle, anne-kız ilişkisi takip edilse de gerçek anne-kız ilişkisinde ana-çocuk sevgisi vardır gelin-kayınvalide ilişkisinde ise gelin, ana-çocuk ilişkisinin arasına giren kişidir ve varolan Bir ana-çocuk ilişkisini "baltalayan", çocuğun (yani erkeğin) sevgisinin ikiye bölünmesine sebep olan kişi olarak da görülür.
"insanlığının şerefini bilmeyip de maymunlukta iftihar arayanlara siz hayvan değilsiniz demek bize mi kaldı? Cenabı hak nelere kadir değildir! Belki insan suretinde maymun, maymun şeklinde insan yaratmıştır. Anamızı babamızı tenzihen söylüyorum ki bana da bi şüphe gelir gibi oldu..."
Hiçbir yere gitmez Çiğdem her yere "yetişir". Hem de avareliğinden değil, binbir telaşa kapılır "aman geç kalmayayım" diye, zamanı ne kadar bol olursa olsun, yine de geç kalmayı becerir. Annesi bu durumunu " götünü toplayamamak" olarak tanımlar.
Anası gibi yere yakın kalçalarını saymazsak, kavruk buğday tenli, orta boylu, tanımlarken insaflı davranılırsa çirkin denmeyecek , fakat güzellikten de hayli yoksun bir kızdı
Alemin aklını mezada çıkarmışlar da yine herkes kendininkini beğenip almış. Akılcığımı kimseninkine değişmem vallah.. Bana deli diyenlerin dilerim Allah'tan tepeleri delinsin.
Bir köylü yılda 7 sterlin kazanıyor ve bunun üçte ikisini kira olarak veriyordu. Satış değeri 4 sterlin olan bir domuz, köylü için mali bir güvenceydi; kumbara* kelimesi de burdan türemiştir.
* İngilizcede kumbara anlamına gelen ifadelerden biri de "piggy bank"tır. Türkçe kelime karşılığı "domuzcuk bankası"dır. Batı ülkelerinde kumbaraların domuz şeklinde olmasının bir nedeni de budur.