Kördüğüm

Kördüğüm
@Mockinbird
617 syf.
10/10 puan verdi
Oblomov
Oblomovİvan Gonçarov
9/10 · 39.1k reads
Reklam
Korkma, hiçbir zaman yaşlanacağa benzemiyorsun sen! Hayır, söylemek istediğim bu değildi... Yaşlılıkta insan güçten düşer, hayatla mücadeleyi bırakır. Hayır, senin içine çöken kasvet, bezginlik, benim düşündüğüm şeyse daha çok bir güç belirtisidir... Canlı, heyecanlı bir aklın arayışları kimi zaman hayatın sınırlarının ötesine geçer, elbette, cevapları orada da bulamaz, işte o zaman kasvet, hüzün çıkar ortaya... Bir süre için hayata küser...Hayatın sırlarını arayan bir ruhun kapıldığı hüzündür bu...Senin durumun da öyle olsa gerek... O zaman hüzün diyemezsin ona.
Sayfa 567
Hesaplaşma
Eh, yeter! İnsan kendini yetiştirmek, hatta doğasını değiştirmek için yaratılmıştır. Oysa sen göbeğini büyütmekten, sonra da bu sıkıntıyı başına sardığı için doğadan yakınmaktan başka bir şey yapmıyorsun. Senin de kanatların vardı, ama koparıp attın onları.
Sayfa 488 - İletişim

Reader Follow Recommendations

See All
Müthiş bir hayal kırıklığı..
Gururum yaralandı. Cezamı çekiyorum. Gücüme çok güvendim. İşte bunda yanıldım, senin endişelendiğin gibi değil... Benim hayalini kurduğum ilk gençlik ve güzellik değildi. Seni hayata döndürebileceğimi, benim için yaşayabileceğini umuyordum, oysa çoktan ölmüştün sen! Bu hatamı göremedim, hep bekledim, hep hayal ettim...
Sayfa 4 - İletişim
Öl de öleyim mi
Kurnaz insanların yöntemidir bu. Kendilerinden isteneni vermemek için, kimsenin işine yaramayacak ve yapamayacakları özverilerde bulunabileceklerini söylerler..
Sayfa 440 - İletişim
Reklam
Yalnızca aşk değil, hayatta her şey öyledir. İnsan her şeyi hatadır diye kendinden uzaklaştıracaksa hata olmayanı ne zaman bulacak?
Sayfa 332
Rüzgarın fısıldadığı kadınlar..
Erkeklerin burnunun dibinden bir kuş gibi gelip geçen her saat belli belirsiz, küçücük bir deneyimin kadınlar erkeklere göre inanılmaz derecede çabuk kazanırlar; burunlarının dibinden geçen kuşu uzaklaşıncaya kadar izlerler ve kuşun dolambaçlı uçuş yolu onların belleğinde silinmez bir iz, işaret, ders bırakır. Erkekler için yazılı yön taşlarının koyulması gerektiği yerde kadın için esen hafif bir yel, çoğu kulağın zor duyacağı hava ürpermesi yeterlidir.
Sayfa 291
Yağmur yağarken şemsiyesini açar, yani kederi olduğu sürece üzülürdü ya da hiç çekinmeden acı çekerdi. Daha çok da acısına, sırf her acısının suçunu kendinde bulduğu için sabırla katlanır, onu paltosunu çıkarıp başkasının askısına asar gibi üzerinden atmazdı.
Sayfa 216 - İletişim
Oblomov neredeyse ağlayacaktı. Sordu kendi kendine: “Sahi! Neden böyleyim ben?”
Sayfa 144
İster istemez itiraf ediyordu kendi kendine: Bir başkası olsaydı, "hangi"leri, "ki"leri birbirine bir kez bile karıştırmadan bütün mektupları yazmış, bu arada yeni bir daireye taşınmış, planını bitirmiş, köye bile gitmiş olabilirdi. "Aslında ben de yapabilirdim bütün bunları..." diye geçirdi içinden. "Öyle ya, sanırım mektup da yazabilirim; mektuptan çok daha ağır şeyler yazdım çünkü! Ne oldu bana böyle? Taşınmak da neymiş? Yeter ki istesin insan!" Başkasını düşünmeyi sürdürdü: "Başkası dedikleri ropdöşambrını bile geçirmez sırtına..." Bu ara- da esnedi Oblomov. "Neredeyse yatıp uyumaz bile... Hayatını yaşar, eğlenir, her yere gider, her şeyi görür, bütün yaptığı budur... Ya ben öyle miyim?.. Ben...başkayım!
Sayfa 142
Reklam
200 syf.
10/10 puan verdi
Veren verdiğini unutmalı, alan aldığını unutmamalı!
Paylaşmak bizde, insanın bu dünyada yalnız ve çaresiz olmadığını ve aslında en güçlü olanın değil, en nazik olanın, merhametle birbirine mukabele edenlerin hayatta kalabileceğini söyleyen bir bakış açısı geliştiriyor.
Sayfa 123 - Turkuvaz Kitap
Neyi kaybettiğini hatırla!
Brezilya'daki kimi yerliler "Kaç yaşındasın?" diye sormak yerine, "Yaşamın kaç kez çiçeklendi?" diye sorarlarmış. Çiçeklerin açtığını kaç kez gördüysen, gözünün önünden geçen bahara kaç kez dikkat kesildiysen o yaştasın. Takvim yaşın yet- miş, yetmiş beş, yüz olabilir; ama çiçeklerin açtığını kaç defa gördün, kaç defa çiçeklere dikkat kesildin? Eski Türklerde de böyle bir şey varmış: "Kaç yaşındasın?" sorusu yerine, "Ömründe kaç bahar gördün?" derlermiş.
Sayfa 196
Temaşa
Denizin bir dili var ve insana hakikati fısıldıyor. O ışık oyunları, gölge üzerindeki köpükler, dalgalar bizi bir yere götürüyor. Eğer Allah'ın yazdığı senaryo ve çizdiği resim üzerinde yoğunlaşmak istiyorsak atacağımız ilk adım seyretmek olacaktır. Tabiatta bir kafe yok, insanlar yok; sadece manzara ve o manzarayı seyretmekten doğan manevi bir keyif var.
Sayfa 45 - Turkuvaz Kitap
"Büyük şey yoktur; küçük şeyleri büyük bir aşkla yapmak vardır." Bize bahşedilmiş olan, armağan edilmiş olan o günbatımını şevkle seyretmek vardır. İnsanın hayatında mutluluk kaynakları eksik değil, her an gözümüzün önünde bir mucize olup bitiyor; fakat biz ya onun bir mucize olduğunun idrakiyle yaşıyoruz ya da yaşayamıyoruz. Günün batmaması bir felaket olurdu, günün doğmaması da bir felaket olurdu. Mesela uykuya gidemememiz bir felaket, uyku- dan uyanamayışımız da ayrı bir felaket olur. Dolayısıyla insan, hayatın ana dokusunu oluşturan şeyler olup bittiği için şükran duymayı da öğrenmeli. Akıl, kendine bahsedilen nimetin şükrünü eda etmeli..
749 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.