Kadın yazarların ciddiye alınmadığı zamanlarda Charlotte Brontë’nin bir erkek adı altında çıkan ilk iki romanının birincisidir. Birçok insan tarafından kadın hak ve özgürlüklerini savunan ilk roman olarak kabul edilir. Bu savunma, kitabın yayımlandığı zamanın İngiltere’sinin perspektifinde Charlotte Brontë’nin kaba, ahlaksız görülmesine ve devrimci olarak suçlanmasına yol açmıştır.
Kitap, adını aldığı Jane Eyre denen çalışkan, çok güzel olmayan bir kızın hayatında iz bırakan deneyimlerini bizi yormadan -geçmişe dönük samimi yorumlarıyla- akıcı ve anlaşılır bir dille kaleme almasıyla oluşuyor. Olay örgüsünün başarılı işlenişi birkaç satır veya sayfa sonrasında ne olacağını kestirememenin verdiği merak duygusu ile birleşince karakterlere olan bağlılık ve kitaba karşı olan heyecan seviyeniz artıyor. Hikaye, belirli noktalarda bana zorlama gelse de kitabın havasını bozmuyor.
Toplum ve din baskısının insanlar üzerinde oluşturduğu etkinin bir raddeden sonra insanların hayatını olumsuz yönde etkilediğini, erkeklerin kontrolsüzlüklerinden dolayı kadınların belirli normlar altında yetiştirilmesi ve yargılanmasının saçmalığını bizlere yazıldığı dönemin şartlarını zorlayarak anlatıyor.
Kitabı okurken beğendiğim bir cümleyi buraya bırakarak incelememin sonuna gelmek istiyorum.(#232482153)
İncelememi okuduğunuz için teşekkür eder ve iyi okumalar dilerim.
Jane EyreCharlotte Brontë · Can Yayınları · 202131,3bin okunma
Sağlık, mideni ve diğer her şeyini hissetmemek ama onların işlerinin başında olması demekmiş, yaşamak da, yaşadığının farkında olmamakmış, öyle dediler, demediklerinde de böyle yaptılar.
İçimde kesik kesik soluyan benliğimden vücudum kurtulmak istiyor, bunlardan kurtulmak için kim kimin içine daha yerleşikse atmak için birbirlerini delice hırpalayıp duruyorlardı.
Derdi söze hapsedilebilir olan daha dertle tanışmış mıdır ya da o seven, her şeyi alabildiğine seven ama sorulsa neyi sevdiğini söyleyemeyen Fuzuli'nin sarhoşluğuna bir an için yanaşmış mıdır?
Hikaye olanlar dile dolaşanlar var, acındığı için sevilen, perişanlığıyla yüz bulanlar var, bilir gibi söyleyen, bilmez gibi susanlar var, bildiğinden susan da var, boşa ağlayan, boş yere ağlamayan var...