Home
Search
What to Read?
Sign In
Sign Up
Shopping
Explore
Books
Authors
Readers
1000Kitap Android ApplicationFREE – Download from Google Play
1000Kitap iOS ApplicationFREE – Get it from App Store
©2024 · 1000Kitap Web Application · 2.37.26
Gizem Tosun
Gizem Tosun
@Muallimegizem
Öğretmen
Yüksek Lisans
Tekirdağ
80 reader point
Joined on March 2020
Şu anda okuduğu kitap
Eser, Mescid-i Nebevî'nin gölgesinde, Peygamber Efendimizin (s.a.v)'in yanında bulunmuş, İslam tarihi açısından hepsi birbirinden kıymetli 23 sahabinin (Allah'ın rahmeti üzerlerine olsun) yaşamını ve İslami duruşunu ele almaktadır. Disiplinli bir çalışmanın ürünü olduğunu düşündüğüm kitapta; ele alınan durumlar, kaynaklar ile desteklenerek okuyucuya sunulduğundan eser, bilimsel bir nitelik de kazanmıştır. Ayrıca geniş bir kaynakçaya sahip olan bu eser bittikten sonra elinizde okumak için nitelikli bir kitap listesi de oluşuyor. Eserde bahsi geçen sahabelerin anlatıldığı bölümlerde her sahabi için Peygamber Efendimizden (s.a.v) öğrendikleri hadislere veya dualara ilgili bölümlerin sonunda yer verilmesi, kitabı benzerlerinden ayırıyor. Kitabın bizlere ulaşmasında emek, zaman ve gayret sarf eden Yaşar Akaslan hocaya şükranla...
Birinci Dünya Savaşı'nın ortasında doğup büyüyen şerbetçi bir çocuğun gözünden Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşunun anlatıldığı şahane bir kitap. Osmanlı ve Türk tarihimizin önemli isimlerinden İlber Hoca'nın dipnotlarıyla zenginleştirilmiş eserde yakın tarihimiz kurgu yoluyla bizlere ulaşıyor. Yapıt, çocuklar için yazılmış olsa da bir çocuk kitabı, sadece bir çocuk kitabı değil çok daha fazlasıdır. Çocuklara değerler eğitimi ve Türk tarihinin aktarımında rahatlıkla kullanılacak bir eser olarak bunu da buraya ekleyelim.
Lise yıllarımda 'Semerkant' adlı eseriyle tanıştığım Maalouf bu kitabında farklı bir tarzla karşımıza çıkıyor. Yarı distopik türdeki yapıtta paralel bir evrende yaşayan ve kendilerine Antik Yunan'da yaşayan Empedokles'ten esinlenerek "Empedokles'in Dostları" ismini veren bir grup, olayların yaşandığı ABD'ye
Reader Follow Recommendations
Rasim Özdenören, kelimeleri gerçek semantik bağlamının dışında farklı boyutlarıyla da ele alan tam bir sözcük avcısı. Onun dünyasında sözcükler, her biri rahiyası çeşitli kokular saçan birer çiçek gibi. Okudukça anlam evreninizde o bahçeye bakan pencereler açılıyor ve siz sözcük kokuları arasında mest olmuş hissediyorsunuz. Özdenören, bu eserinde iki cihan serveri, gözlerimizin nuru, gönüllerimizin süruru Peygamber Efendimiz'in (s.a.v) farklı konulardaki hadisleriyle hem Ona hem de İslam'a bakıyor. Nasıl da güzel, nasıl da feyiz dolu...
Eser, geçmişten bugüne kadar belki de en sık konuşulan konulardan 'Kadın Olmak' üzerine ilahiyat bölümünün farklı disiplinlerinde uzman olan kadın akademisyenler tarafından kaleme alınmış, dört bölüm ve on iki makaleden oluşmakta. Makaleler, kadının yaratılış süreci, geçmişten günümüze farklı toplumlardaki kadın figürü ve kadının sosyolojik bazda algılanış biçimi, kadına dair bilinen yanlış kodlar, kadına şiddet, kadın hakları, modernitenin kadını konumlandırdığı yer ve roller gibi pek çok farklı konuyu özellikle Kur'an ve hadisler, içtihatlar ve bilim insanlarının yaptıkları araştırmalarla desteklenerek ele almış. Feminist yaklaşımların ve oto-oryantal bakışın ötesinde 'İslam'da Kadın Olmak' konusunun sağlam kaynakçalarla ele alındığı her biri birbirinden kıymetli 12 makale... Özellikle geri kalmış, yanlış kültür kodlarıyla bambaşka hale getirilen ataerkil yapıdan çıkamayan, kadını 'Saçı uzun, aklı kısa; eksik etek' gibi ötekileştirici kalıplara sığdırmaya, toplumdan izole edip ikinci sınıf insan pozisyonuna yerleştirmeye çalışan algının karşısına Allah'ın ayetleri ve Peygamberin (s.a) uygulamaları ile cevap vermek... Bir yapıt daha nasıl bilimsel ve kaliteli hale getirilebilirdi ki!.. Her cinsiyetin özenle, sindirerek okuması gereken bir yapıt. Ders kitabı gibi çizerek, notlar alarak okuduğum, kaynakçadaki eserleri işaretleyip tezleri incelemeye aldığım nefis bir kitaptı. İyi ki karşılaşmışım dediklerimden.
İnsanlığın yararına olması dileğiyle...
Bosna Hersek'in "Bilge" Cumhurbaşkanı Aliya İzzetbegoviç... "Bilge" kavramının içini dolduran bir kişilik. İslam Deklarasyonu kitabıyla hayata karşı fikirlerine ve duruşuna hayran kaldığım İzzetbegoviç, Doğu Batı Arasında İslam eseriyle felsefeden, siyasete, tarihten, teolojiye, sosyolojiden psikolojiye kadar pek çok
Rasim Özdenören, Maraş'ın bu ülke için kazandırdığı 'Yedi Güzel Adam' dan biri olan, İslam'ı yaşamaya ve İslam'a hizmet etmeye gayret gösteren 'Dava Adamı' diyebileceğimiz bir insandır. Rabbim rahmetiyle muamele eylesin. Bu eserinde hepimize kendimizi bol bol eleştirecek alan tanıyor. Müslüman kimliğini
Hikaye içinde hikaye parçaları... Binbir Gece Masalları gibi olağanüstü kurgu kırıntıları desen ona da rastlamak mümkün anlatıda. Gabriel Marguez'in 'Yüzyıllık Yalnızlık' romanında olduğu gibi kuşaktan kuşağa aktarılan bir geçmişe tanık olursunuz kitabı okurken. Yer yer yazarın kendi eserlerinden 'Beni Kör Kuyularda' eserinin olay örgüsünden bahsine şahitlik eder, yine yazarın yapıtın içine yerleştirdiği başka başka sanatçıların kitap isimlerini not almak için harekete geçersiniz. Toptaş'ın halk ozanı edasında elinde sazı olmadan bir halk hikâyesi anlatır gibi takındığı biçemle olağan ve olağandışını ustalıkla harmanlandığı üslubu bizi başka bir diyara sürükler. Sanatçı, insanın anlaşılması zor olan dehlizlerinde bir ışık görevi görür zaman zaman. Yazarın okuduğum diğer eserlerinden daha farklı bir tarzda yazdığını düşündüğüm bu kitabında hikayeler arasında bağlantı kurana kadar okuyucunun zorlandığını hatta bazen can sıkıntısına düştüğünü söylemeden edemesem de yazarın kendini ifade etmesine sonuna kadar izin verecek sabrı gösterdiğinizde buna pişman olmayacağınızı söylemeden geçmem de mümkün değil. Sade, basit, sıradan yaşayan insanların içimize dokunan anlatısı... Oldukça başarılı.
'Beni Kör Kuyularda' ve 'Kuşlar Yasına Gider' romanlarıyla üslubuna, kurgularına, kurguların içindeki gündelik yaşamda karşımıza çıkan basit insanların etkileyici hikayelerine, o hikayelerdeki geleneksel biçeme, kelime işçiliğine hayran kaldığım bir yazar Hasan Ali Toptaş. Bu eseri, yazarın özellikle yazar nasıl olmalı ya da olmamalı? Sorusu üzerinden hikaye anlatıcılığı, hikaye ve roman yazma üzerine düşüncelerini içeren deneme türünde bir yapıt. İçinde Kafka'dan Kundera'ya, Saramago'dan Marguez'e Edip Cansever'den Ahmet Hamdi Tanpınar'a, Şükrü Erbaş'a Türk ve Dünya edebiyatının önemli isimlerine rastlıyor ve yazarın okuyup da hayran kaldığı bu isimlerin eserlerinden siz de bir parça nasiplenmek isteği duyuyorsunuz. Duymak da yetmiyor elinize kalemi, kağıdı alıp bu eserleri not almak, okumak gereksinimi hissediyorsunuz. Elimde okunmayı, incelenmeyi bekleyen bir okuma listesini avucuma bırakarak kitap bitti. Daha ne olsun ama değil mi? :)
Yedi güzel adamdan, bu ülkenin yetiştirdiği değerli kişiliklerden biri Rasim Özdenören. Makamı Ali, mekanı cennet olsun. Eserde Batı ile Doğu arasında; gelenek ile modernite kıskacında sıkışıp kalmış insanımızın ruhsal buhranları öyle güzel anlatılmış ki! Kendi değerlerine sırt çevirip modern olmaya (!) çalışan ancak bunu da tam anlamıyla beceremeyip arafta kalan kitabın kahramanı Sitare, günümüz Türk toplumunun yozlaşmış karakterlerini temsil ediyor. Bütün olup bitenlere kayıtsız kalan gül yetiştiren adam ise İslam toplumunun naifliğine örnek teşkil ediyor. Sitare, Batı'nın dayattığı haz ve hız zamanını yaşayıp intihara sürüklerken kendini, gül yetiştiren adam bir toplumu küllerinden doğmaya, unuttuklarını hatırlatmaya, İslam'ı yaşamaya davet ediyor. Özdenören'in benzersiz üslubu ve kuyumcu titizliği ile seçtiği sözcüklerin evreninde...
Musab Bin Umeyr, sahabelerin yıldızlarından. Mekke'nin en zenginlerinden bir ailenin varlıklı oğlu. Müslüman olmayı, servete tercih eden bir Allah dostu. Uhud Savaşı'nda şehit olduğunda üzerine kefen bulunamayan, dünyalık bütün külfetlerden sıyrılmış salih bir kul. Biyografik eser türünde olan bu kitap, son derece basit bir dille kaleme alınmış. Bu basit dilin, sıradan üslubun yazıldığı kişinin önemi göz önünde bulundurulduğunda eseri monoton hale getirdiğini düşünüyorum. Eserdeki olayların dar perspektiften anlatımı, İslam tarihini bilenlere oldukça yüzeysel gelebilir. Bütün bunlara rağmen eserin, sahabelerin yaşamlarını merak edip bu alanda okumalara yeni başlayacaklar için ilk adım niteliğinde olduğunu söylemek mümkün. Sahabelerle ilgili daha nitelikli bir kaynak okumak istiyorum diyenler için Durali Yılmaz'ın 'Kutup Yıldızları' adlı eserini tavsiye ederim.
Peygamber Efendimiz "Ashâb'ım yıldızlar gibidir. Hangisine uyarsanız hidayeti bulmuş olursunuz." buyurmuştur. Bu yıldızlardan en az biriyle dünyamızı da ahiretimizi de aydınlatabilmek ümidiyle...
Harpagon'un cimriliği üzerine kurgulanmış Fransız bir tiyatro eseri. Kurgusu itibariyle başarılı bulduğum, yer yer atışmalarına güldüğüm bir eser oldu. Kitabı okurken tiplemeler vasıtasıyla günümüz insanlarından, onların hırslarından da izler bulduğumu belirtmeliyim. Sanat, bazen bizim alenen söylemediklerimizi kendine has kurgu dünyasıyla nasıl da güzel anlatıyor! Eserin sonunda rastlantısallığın çok fazla olması açıkçası beni rahatsız etti. Sanırım Moliere 'Kısa keseyim' yapmak için bu kadar tesadüfe yer vermiş. Ancak bu durum kaş yapayım derken göz çıkarmak gibi olmuş. Bütün bunlara rağmen eserin geneline ve yazıldığı dönemin özelliklerine bakacak olursak okunası hatta sahnede performans olarak izlenesi bir yapıt olduğunu söyleyebilirim.
Firavun, kendini ilah zanneden hadsiz bir aciz. Ancak Allah, ihmal etmez müddet verir. Kimilerine imana gelmeleri içindir bu süre, kimilerine azgınlıklarını arttırmaları için. Firavun, kibir abidesidir. Musa aleyhisselamın sözleri, mucizeleri onda yer bulmaz. Artık Musa aleyhisselam gitmek ister. Gözleri perdeli, kalbi mühürlü olan
Bedir... Bir paşazade. Dedelerinden gelen bir saygınlığa sahip. Lakin Bedir, atalarından sadece saygınlığı değil, bir işte dikiş tutturamamayı da almış. İyi bir eğitim aldığı halde, her şeyden çabuk sıkılan, savsak bir insan olduğu için hangi işe girse o işi ya yarım bırakmış ya da işten eli boş dönmüş. Atalarından gelen mütevazı mirası da bu uğurda yiyip bitirmiş. Asuman'la evlenip çoluk çocuğa karışınca hayatının düzene gireceğini umsa da buradan da beklediğini bulamamış. Oğlu Süha ve kızı Eda tıpkı onun gibi savruk bir hayatı benimseyip aileden kopup gitmişler. 'Dünya bir oyun ve eğlenceden ibarettir.' ayeti kerimesini ömrünün son deminde anlayan Bedir, işlerden elini eteğini çekip maneviyata yönelmiş. Yönelmiş yönelmesine de gençliği masiva uğruna heba olup gitmiş. Tam hayatta olmasına anlam kazandırmaya niyet etmişken de ansızın hastalanıp terk-i dünya eylemiş. Her ölüm erkendir ya hani, Bedir'in hayatında da yarım kalmış bir şeyler... Mustafa Kutlu, bu kitabında da diğer eserlerinde olduğu gibi günlük yaşamda karşımıza çıkan sıradan insanların belki de sıradan hikayelerinden birini ele alıp yine özgünlüğünü yakalamış. O samimi dil, hayatıyla yazdıkları arasında tutarlı bir yazarın dünya görüşlerinden katre taneleri... Kutlu, günümüz Türk edebiyatının mütevazi kalelerinden yalnızca biri. Sayılarının artması ümidiyle.
Viyana doğumlu Yahudi asıllı Zweig imzalı kitap; bir doktorun, duruşuyla kendinde hayranlık ve öfke uyandıran bir bayan hastasıyla olan ilişkisi üzerine kurgulanmış bir eser. Bayan hasta bulunduğu şehrin soylularından biridir ve yasak aşk yaşadığı sevgilisinden hamile kalır. Doktordan kendisini kürtaj yapmasını ister ancak bu isteğini üstten bir üslupla, gücünü kullanarak yaptırmak ister. Doktor, hastanın bu tavrından rahatsız olur ve isteğini reddeder. Fakat ondan uygunsuz bir istekte bulunur ancak bu isteğini yerine getirirse kendisine yardım edebileceğini söyler. Kadın, doktorun bu teklifini kendine özgü o tavrıyla reddeder, geri adım atmaz.Doktor, kadının bu dik duruşuna hayran kalır ve ona gizliden bir aşk duymaya başlar. Gururundan dolayı geri çevirdiği hastaya doktor kimliğiyle yardım etmesi gerektiğini duyumsayan hekim, kadına yardım etmek için günlerce onun peşinden koşar, evine gider ancak kadın, kendisine yapılanı asla unutmaz ve doktorun yardımını reddeder. Olaylar bambaşka boyutlara evrilir ve doktor çektiği vicdan azabını bir gemi yolculuğu esnasında hiç tanımadığı birine anlatarak bir nebze de olsa kendini rahatlatmak ister. Zweig'in çalkantılı ruh durumundan ve hayatından da kesitler sunan romanda intihar, içsel çatışmalar, huzursuzluk, topluma uyum sağlayamama temleri ön planda.
'...İnsanın elinde kalan tek hak, istediği şekilde gebermektir.' tümcesi Brezilya'da eşiyle birlikte hayatına son veren Zweig'i eserde yansıtan cümlelere en iyi örneklerden biridir. Özellikle ruhsal betimlemeler konusunda sağlam bir kalem olan Zweig'in kitabı, ismiyle uyumumdan aldığı ilhamdan olsa gerek bir solukta okunuyor.
Kalemiyle bu kitabı sayesinde tanıştığım Uzuner; kalıplaşmış düşünce yargılarının ötesine geçen bir karakter olarak zihnimde kendine bir yer açtı. Öğrenciyken interrail (tren bileti) ile gezip dolaştığı, eğitim aldığı Norveç, İsveç, Finlandiya, ABD, Cezayir, Danimarka ve Rusya'yı anlattığı gezi yazısı türündeki eserinde sadece ülkelerin turistik yanlarına değil; zaman zaman ideolojik, sosyo-kültürel yapılarına, gelenek ve göreneklerine, yeme içme özelliklerine de özgün anlatımıyla yer veriyor. Eli avuca sığmaz, deli dolu yapısıyla kendimden bir parça bulduğum Uzuner, bende
kıvrak zekası ve anlatımındaki içtenlikle diğer eserlerini de okumam için yeterli bir edebi doygunluk oluşturdu. Zevk aldığım bir okuma süreci, tadı damakta kalan, bir çırpıda okunup biten yapıt...
Eser, Sunay Akın'ın yoğun araştırma ve incelemelerle kaleme aldığı, okurken 'Hakikaten çok emek harcanmış' dedirten türden bir yapıt. Kitapta farklı konularda yazılmış 46 tane deneme bulunmakta. Denemelerde; Osmanlı ve Türkiye Cumhuriyeti tarihinden Dünya tarihine, politikadan sanata, çocuk dünyasından tıp gibi farklı bilimsel alanlara pek çok konuda bizlere yeni bakış açıları kazandıracak nitelikte bilgilere ve yazarın düşüncelerine yer verilmiş. Yazarın kendine has mizahi anlatımı ve dokundurmacalarıyla yapıt, bir solukta okunabilir bir nitelik kazanmış. Yazarın yıllar önce okuduğum 'Bir Çift Ayakkabı' kitabından da çok zevk aldığımı, tıpkı bu kitapta olduğu gibi sayfalara dipnotlar düştüğümü ve satırları çokça çizdiğimi anımsıyorum. Geyikli Park da okurken keyif aldığım aynı zamanda edindiğim yeni bilgilerle zihinsel şemalarımı güncellediğim bir eser oldu. Kaleminize sağlık Sunay Akın.
Kitap üzerine...
Ah kalbimin ince sızısı!.. İlk kıble olma şerefine erişen, sabrın Miraçla taçlandırıldığı, Peygamberler diyarı, kadim şehir Kudüs... Allah izin verirse kavuşmamıza günler kala Kudüs'e bir de Talha Uğurluel'in gözünden bakmak çok güzeldi. Allah'ın yeryüzünde Kabe-i Muazzama ve Mescid-i Nebevi'den sonra kutsal saydığı üç mekandan biri olan Mescid-i Aksa'nın bulunduğu Kudüs; tarih, sanat tarihi, dinler tarihi gibi pek çok açıdan ele alınmış olmakla birlikte eserde anlatılan yapıların fotoğraflarına da yer verilmesi bize kendimizi oradaymış gibi hissettiriyor. Gezi yazısı türündeki yapıt, Uğurluel'in titizlikle hazırladığı, uzun bir araştırma ve çalışmanın ürünü. Belgeselleriyle bizlere birçok konuda pencere açan Talha Uğurluel, Kudüs'e olan sevdasını kitaba ilmek ilmek işlemiş. Bizim payımıza Kudüs'e daha da aşkla bağlanmak düşmüş. Biiznillah...
Kitap Üzerine....
Türk polisiyesinin önde gelen isimlerinden Ahmet Ümit'le lise yıllarımda 'Beyoğlu Rapsodisi' kitabıyla tanışmış, kalemine ve kurgu dünyasına hayran olup diğer kitaplarını da okumaya başlamıştım. Yazarın eserlerinden Patasana içlerinden en sevdiklerim arasında birinci sırayı alsa da Sultanı Öldürmek, İstanbul Hatırası, Bab-ı Esrar,
Kitap üzerine...
Seri halinde olan kitabın 3. Cildinde Hz.Davud, Süleyman, Üzeyir, Eyyub, Yunus, İlyas, Elyesa, Zülkifl, Zekeriyya, Yahya, İsa Peygamberler ve Allah'ın sevdiği kullarından biri olduğu İslam alimlerinin çoğunluğunca hükmedilen Lokman Hekim'in hayatlarına yer verilmiştir. Anlatılan her zata dair Kur'an-ı Kerim'den ayetlerle desteklenen bu eserde aynı zamanda konuya uygun olarak hadislerden, Mevlana'nın 'Mesnevi' adlı eserinden de kesitler vasıtasıyla yararlanılmıştır. Bunun yanı sıra anlatılan konuya açıklık kazandırmak için Hacı Bektaşi Veli ve Yunus Emre gibi İslam'a eserleriyle de katkı sunan şairlerin şiirlerinden istifa edilmiştir. Kuran, Allah'a kul olan bizlerin dünyada nasıl yaşamaları gerektiğini anlatan rehber niteliğinde muazzam bir kitap. Ancak özellikle Kur'an'ın mealini okurken bazı kıssalar arasında bağlantı kurmak zorlaşabiliyor. Böylesi durumlarda bizlerin işini kolaylaştıracak olan kaynakların en başında tefsirler, sonrasında da siyerler geliyor. Peygamberlerin hayatlarına, kavimleriyle ilgili olarak yaşanan hadiselere yer verilen eserlere siyer adı verilmekte. Tefsirler ve siyerler vasıtasıyla ayetlerin hangi koşullarda ve niçin indiğini anlayabilmek, Kuran'ı Kerim'i de hakkıyla idrak edebilmenin önemli olan ön koşullarını sağlıyor. Bu eser de piyasadaki siyerler arasında dili anlaşılır ve sade olanlardan. Okuyup hakkıyla anlayabilen ve hayatına tatbik edebilenlerden olabilmek ümidiyle.
Kitap üzerine
Sevim Ak imzalı bir çocuk kitabıyla sizleri buluşturmak isterim. Babası bir fabrikada mühendis, annesi ise akademisyen olan kahramanımız Su, ailesinin mükemmeliyetçi yapısı yüzünden başarı baskısı altında büyüyen, okuldan sonra keman, bale gibi pek çok kursa giden bir çocuktur. Anne ve babasının kendisine yaklaşımlarını içten içe sürekli
Kitap üzerine
Yetişkinler için yazdığı eserlerle tanınan yazar Elif Şafak'ın bildiğim kadarıyla tek çocuk kitabı olan Sakız Sardunya üzerine tespitlerimi naçizane paylaşmak isterim. Sakız Sardunya, ismini sevmeyen ve ismi yüzünden akran zorbalığına uğrayan bir kız çocuğudur. Arkadaşlarının onunla alay etmeleri Sakız Sardunya'nın yalnız bir çocukluk
Çocuk Psikolojisi
Prof. Dr. Haluk Yavuzer’in ‘Çocuk Psikolojisi’ adlı eseri, doğum öncesinden ergenlik sonuna kadar çocukların bilişsel, sosyal, psikolojik gelişimlerinin çocuk gelişim dönemleri içinde detaylı olarak incelendiği bir yapıt. Kitapta konuların ayrı başlıklar altında yer alması ve özellikle durumların somutlaştırılması adına konuya uygun vaka örneklerinin sunulması da kitabı okuyanlar için oldukça güzel. Çocuğun gelişiminde aile, okul, arkadaş, öğretmen gibi unsurlara, bu unsurların çocuk üzerindeki etkilerine ayrı bir başlık olarak değinilmesi çocuk ve çocukluğa yaklaşım açısından okura bakış açıları kazandırıyor. Psikolojinin önde gelen isimlerinden Piaget, Vygotski, Freud’un kuramlarının yanı sıra çeşitli bilimsel çalışmaların da kaynak olarak kullanıldığı kitap; ebeveynler, çocukların bakımıyla ilgilenen yetişkinler, eğitimciler, çocuk ve çocuk psikoloji alanında çalışmalar yapan kişiler tarafından incelenmeye değer.
İnsanın Acısını İnsan Alır
Şükrü Erbaş’ın kalemiyle yeni tanışmanın hüznü içinde kitap ve yazar hakkında naçizane bir inceleme yapmak isterim. Kitap, yazarın farklı mecralarda, çeşitli zaman aralıklarında yazdığı yazıların bu kitapta 3 bölüm halinde derlenmesinden oluşmaktadır. Son bölüm yazarın; şairler, onların şiirleri ve yer yer bu şairlerin poetikaları üzerine yazdığı
Cehennem kitabına bir değerlendirme
Kitabı biraz önce bitirip sıcağı sıcağına inceleme yapıyorum sevgili kitap kurtları faydalı olması dileğiyle. Öncelikle Dan Brown’un nerdeyse bütün kitaplarını okumuş biri olarak bu kitabındaki konunun yazarın diğer kitaplarına nazaran oldukça farklı olduğunu söylemeliyim. Yazarın kitabını okuyanların bildiği üzere başkahraman Simgebilim uzmanı Robert Langdon. Kitabın konusu ise insan eliyle meydana getirilmiş bir salgın. Tam da koronavirüs salgınıyla mücadele ettiğimiz şu dönemde ilgi duyabileceğiniz bir eser olabilir. Kitap, transhümanizm akımından Darwin’in evrim teorisine, genetik mühendisliğinden sosyolojiye farklı alanlarda serpiştirilen bilgilerle donatılmış. Yapıtın Dante’nin Cehennem adlı edebi eserinden hareketle oluşturulması ve kitabın son bölümünün İstanbul’da geçmesi de benim ilgimi çeken diğer unsurlar arasında yer almakta. 575 sayfadan oluşan eserin bazı bölümlerinde yazarın aynı kitapta kendini tekrar ettiği, gereksiz ayrıntılarla eseri uzattığını düşünmem ise eserin bana göre olumsuz yönü. Yapıtın geneline baktığımda farklı konularda bakış açısı kazandığımı, İstanbulumuzu bir de yabancı bir yazarın gözünden, onun değerlendirmeleriyle okumanın bana keyif verdiğini söyleyebilirim. Okumak isteyenlere şimdiden iyi okumalar dilerim :)
İskender hocanın pek çok kitabını okumuş biri olarak bu kitabını okurken de çok keyif aldığımı söylemeden edemeyeceğim. Eser, kalp üzerine farklı açılardan (özellikle de manevi anlamda) incelemeler ve yorumlar üzerine kurulmuş denemeler şeklinde yazılmış. Hepimizin bir kalbi var evet ama ben kalbimi hiç bu açılardan düşünmemiştim. Farklı bakış açıları geliştiren faydalı bir kitap okumuş oldum. Teşekkürler İskender Pala :)
Liseden Arkadaşlar
Selçuk Aydemir’in okuduğum ilk kitabı. Kendisini biraz önce bitirdim. Koronavirüsten dolayı evlerimize kapandığınız ve kitaplara sığındığımız şu zor zamanlarda kendisi ilaç gibi geldi bana. Uzun zamandır içten şekilde bu kadar çok güldüğümü hatırlamıyorum. Sanırım en son yine yazarın filmlerinden ‘Düğün Dernek Sünnet’te bu kadar gülmüştüm. Yazarın değişik bir zekası ve farklı bir mizah anlayışı olduğunu belirtmeden geçemeyeceğim. Kitapta 90’lar kuşağı tam anlamıyla gözlerimizin önünden geçiyor diyemeyeceğim maalesef sanırım kitabın tek eksisi de bu. Yazar, yazdıklarını sadece birkaç perspektiften ele alarak incelemiş. Buna rağmen 90’lı yılların sosyolojisi, aile yapısı, komşuluk ilişkisi, mahallenin mobese teyzeleri, arkadaşlık, dostluk, ergenlik süreci gibi kavramları kitabına güzelce yedirmiş. Bunaldığımız şu zamanlarda bana iyi geldi, keyifle okudum. Mizahi içerikli bir kitap arıyorsanız bu ‘Liseden Arkadaşlar’ olabilir.
Körlük kitabı
Saramago son derece sıradışı bir yazar. Onu incelemeye ‘Ölüm Bir Varmış Bir Yokmuş’ kitabıyla başladığımda önce bir sarsıldım. Bu zamana kadar okuduğum ve incelediğim yazarlardan çok farklı bir tarzı vardı. Noktalama işaretlerinden sadece virgülü ve noktayı kullanıyor olması kafamı çok karıştırıyordu ama kitaplarında yer verdiği konular onu sarıp
