Wattpad'de Ölüm Müziği isimli bir kitap yazıyorum. Bakarsanız çok mutlu olurum.
Konusu: Bir yarışma, beş yeni tanışmış insan ve ardı ardına işlenen kan dondurucu cinayetler. Ölüm sessiz midir yoksa bizim duyamayacağımız kadar gürültülü mü?Cinayet işlenmesi için fiziksel olarak mı can yanmalı yoksa ruhsal olarak mı? Onlar kimsenin duyamadığı ölümün gürültüsünü duydular. Ruhu ölmüş biri tekrar hayata döner miydi?
Şu an Canavarlar Denizi okumaya başlıyorum. Bitirdiğimde incelemesinde birinci kitap, birinci kitabın filmi ve ikinci kitap hakkında yorumumu yazmış olacağım.
"Hikayeleri bambaşkaydı ancak neredeyse birbirlerinin aynısıydı. Sadece başları azıcık aydınlık, ortası biraz bulutlu ve hafif rüzgarlı, belki de fırtınalı, sonlarıysa bambaşka renklerde bitmişti... Yaraları aynı yerlerde değildi ancak canları yanıyordu işte. Anahtarı bulamıyorlardı. Kendi kurdukları hapishanenin dışına çıkamıyor, kendi mahkemelerinde kendilerini tutsak etmeyi her defasında seçiyorlardı. Birincide kendilerini seçmediler, ikincide de kendilerine yakıştıramadılar, üçüncüde heveslerine tutunmayı denemediler, eh, sonrakilerde de hakim seçim şanslarını ellerinden aldı. Sonuçta hep aynı seçimi yapıyorlardı, her ne kadar nedenleri farklı da olsa. " Ölüm Müziği
"Acı sana bir şeyler anlatmaya çalışır, onu kucakla, seninle konuşmasına izin ver. Acı sana şöyle der: Merhaba, senden pek farklı değilim; ben hem gölgeye hem de sana aitim."
Tuhaflık bir eksiklik değil, fazlalıktı; sıradan insanların sahip olduğu şeylerden yoksun olan biz değildik, tuhaflıktan yoksun olan onlardı. Bizler eksik değil, fazlaydık.