Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.37.12
Aristokrat
Aristokrat
@Mundemic
Adhuc multa habeo vobis dicere sed non potestis portare modo.
History of Religions MA'
Kevn ve Fesad
3 Eylül
140 okur puanı
Mayıs 2020 tarihinde katıldı
Şu anda okuduğu kitap
Okuma Hedefleri
Ermeni Kilisesi'nin ve Ermenilerin Hristiyanlaşma süreci açısından bilgi almak için oldukça verimli ve dolu dolu içeriğe sahip bir kitap. Tarih boyunca Ermeniler'in inandığı dinler, Bizans ve İran arasında bir coğrafyada yaşamanın zorlukları,Osmanlı dönemi Ermeniler'i, Hristiyan olmalarının süreci ve kiliselerinin birtakım ibadetleri,inançları ve ayinleri hakkında derin bilgi sahibi olabileceğiniz önemli bir akademik eser.
Akıcı ve bir solukta okunacak bir eser. Stefan Zweig her zamanki gibi psikolojik tahlilleri en ince detaylarına kadar yaparak beynin ne kadar kusursuz çalıştığını bizlere oldukça lezzetli bir şekilde sunuyor. Düzyazı niteliğinde yazdığı bu eserin hemen ardından intihar etmiş olması okurken beni daha da etkiledi. Yazarın psikolojik ve fiziki tasvirleri öylesine gerçekçi ki okurken göz önünde oluşan resim oldukça etkileyici. Ancak sonu beni hayal kırıklığına uğratmadı diyemem çok daha çarpıcı bir bitiş beklerdim. Yine de okunabilir
Kitap yazarın o bilindik tarzı ve hikayelerini aktarırken kullandığı mekanlar ve kişilerin kimlikleriyle benzer nitelikler barındırıyor. Amin Maalouf u birkaç kez okuyan aşağı yukarı ne tarz olaylar yazdığını zaten tahmin eder ancak bu durum hiç klişeleşmez ve her hikayede benzer hayat öyküleri olsa da yine sürükler sizi. Ortadoğu ve Batı arasında kimlik karmaşası yaşayan karakterler, dünyanın bir yanından öteki yanına savrulan hayatlar, tarihi dönemler ve olaylar. Kısacası her zamanki akıcı üslubuyla yine uzaklara alıp götürüyor.
Okur Takip Önerileri
Dorian Gray'in Portresi'ni bitireli uzun zaman oldu ancak kitapla ilgili görüşlerimi toparlamak zaman aldı çünkü bu kitap romantizm kisvesinde yazılmış öylesine felsefî bir eser ki, insan roman okumaktan ziyade hayat derslerini sindirmekle meşgul oluyor. Wilde'ın kulağa küpe olacak nitelikteki fikirlerini yansıttığı Lord Henry karakterinin birçok sözü altını çizmeye ve üzerinde uzunca düşünmeye değer. Kitap esasında işlediği günahlar sebebiyle çirkinleşen ruhunun yüzüne yansımamasını dileyen olağanüstü güzellikteki bir delikanlının dileğinin kabul olmasıyla, ahlaki olarak ne kadar uçlara gidebileceğini ve bunun ona getirdiği trajik sonu konu alıyor. Günahların ağırlığını yüklenen bir portre olağanüstü bir konu gibi görünse bile kitap oldukça hayattan olan bir hakikati gözler önüne seriyor: İnsana işlediği kötülük ve günahların verdiği en önemli korkunun onu başkalarının öğrenecek olması. Kişinin özünde ne olduğunu görmeyen toplumun, değer yargılarını güzelliğe bakarak belirlemesi ve içten içe eriyen etik değerlerin dışa vurulmadığı taktirde sosyolojik olarak asla görülememesi. Bu noktada kitap aynı zamanda dönemin İngiliz toplumuna ve yönetimine de ciddi eleştiriler getiriyor. Eserin sonu güzelliklerin ve dışardan göz boyayan şeylerin dâhi eninda sonunda altındaki gizli ve çürümüş şeyleri saklayamayacağını, hakikatin eninde sonunda maskelerden sıyrılıp ortaya çıkacağını anlatıyor. Oldukça etkileyici, akıcı ve de sürükleyici bir eser. Oscar Wilde'ın tek romanı olması bu noktada üzücü oluyor.
Kitabın arka kapağında yazan şu cümle bütün hikayeyi özetliyor: "Karabasan gibi bir gelecek atmosferi... Geceleyin sokaklara dehşet saçan, yaşamları şiddet üzerine kurulu gençler... Sosyal kehanet? Kara mizah? Özgür iradenin irdelenişi?..Otomatik portakal bunların hepsidir."
Evet kitap makinalaşmış insanın ahlaki ve vicdani normlardan sıyrılıp nasıl duygusuz bir varlığa dönüştüğünün kitabı. Kötülüğün ve menfaatin insanın damarlarında gezdiğini,fıtratın sevginin ve değer vermenin önüne geçebileceği hakikatini çarpıcı olarak yüze vuran bir distopya. Diğerleri gibi gerçekleşmeye yüz tutan bir distopya. Stanley Kubrick'in filmleştirdiği bu eseri ilk olarak izlemek istedim ancak filmi sıkılarak bitiremeyince önce okuyup sonra filmini izlemek istedim. Kitabın vermeye çalıştığı ana mesajı beğenmiş olsam da oldukça argo dili ve müstehcen içerikli ifadeleri dolayısıyla herkesin okumaması gerektiğine inanıyorum. Tarz olarak sıkıcı mı yoksa ilgi çekici mi karar veremedim ve aynı şekilde okunmasa bir şey kaybedilir mi bilemiyorum ancak sıradışı bir dil görmek isteyenler için ideal olabilir.
Mehmet Eroğlu der ki:"Ben insanları ikiye ayırıyorum: Tatar Çölü'nü okuyanlar ve okumayanlar."
Bu cümlenin nedeni kitap bitince anlaşılıyor.
Tartışmasızca beni bu hayatta en çok etkileyen romanlardan biridir. Herkesin beğenebileceği türden değil; psikolojik eserlerin öyle bir yanı var. Ancak okurken öyle gerçekçi, öyle hayattan geliyor ki; öyle kendinizi buluyorsunuz ki,derine nüfuz ediyor. Hepimizin hayatında vazgeçemediği zaafiyetleri vardır, yanlış kararlar aldığı anlar,uzun süren bedeller, planlar ve hayalini kurduğumuz şeyleri gerçek yapmak için bir adım bile atmadığımız konular. Aslında gercekleşmesi değil de bizi avutan; gerçekleşme ihtimali,o bekleyiştir. İşte bu kitap onun kitabı. Oldukça sade ve basit bir konunun bu denli etkileyici işlenmesi ve verilmek istenen o psikolojik mesajı alan okuyucunun hayatında yer bulması kitabın en mühim başarısı. Öz ve çok kaliteli. Bir kez okumanın yeteceği türden değil..
Uzun zamandır okumak istediğim kitabı nihayet bitirdim ama ardında derin bir hüzün bırakarak bitti. Victor Hugo'nun bir film tadında yazdığı eserleri olayları okurken gözünüzün önünde yaşanmış kılıyor. Konuyla ilgili bilgi vermeyi her zaman yanlış bulduğum için üzerine çok genel şeyler söylemek gerekirse kitap bir aşk hikayesi üzerine kurulu ancak içinde birkaç aşkı barındıran bir aşk hikayesi. Elbette insanı derinden sarsan Qasimodo karakteri tasvirlere rağmen ondan nefret etmek yerine acıma hislerinizi kabartıyor. Hugo'nun her eserinde derin bir akıcılık hakim olduğundan biran önce okuyup ne olacağını öğrenmeye odaklanıyorsunuz ancak bittiğinde ise elde bir avuç hüzünlü durgunluk kalıyor. Bunun dışında eser Ortaçağ Fransa'sına öylesine ışık tutmuş ki Notre Dame ve Paris tasvirleri size kiliseye ve sokaklara ayak basıyormuş hissi tattırıyor. Okuyanların benimle benzer hisler taşıdığını düşünüyorum..
İstanbul aşıkları için en tavsiye edilesi eserlerden bir tanesi. Yazarı Twitter'dan İstanbul ile ilgili değerli paylaşımları için takip ederken bu alanda bir kitap çıkardığını öğrenir öğrenmez satın aldım. İstanbul iki büyük devlete başkentlik yapmış, iki kıtayı birbirine bağlayan ve üzerinde yüzyıllardır birçok medeniyetin yerleşip yaşadığı; taşına,havasına farklı kültürlerin ve insanların sindiği ,farklı dillerden ve mezheplerden kişilerin bıraktığı eserlerle kadim, dünya üzerinde emsali olmayan bir şehirdir ki yaşanılmış olayların üzerinden uzun yıllar geçse dahi günümüzde bile bu etnik yapısını kaybetmemiştir. Dolayısıyla büyük bir medeniyet ve tarih beşiği olan bu şehrin eski yıllardaki dokusunu merak edenler ve üzerine ayak basmış olan milyonlarca insanın bu topraklara neler bıraktığını görmek isteyenler için eşsiz bir kitap. Verdiği bilgilerin ve kıymetli yazılarının yanı sıra anlattığı dönemlerin eserlerini görsel olarak da bizlere sunan eser, resim içerikleri sayesinde tahayyülü kolaylaştıran bir yapıya sahip. Dolayısıyla her İstanbul saverin kütüphanesinde bulundurması gereken kıymette.
Tarihi verilerin elde edileceği eserlerin güvenilir kaynaklardan okunması tarih kitabı okumanın birinci şartıdır. Çünkü tarihi bir olay ve yahutta kişi hakkında edineceğimiz fikirler için elimizdeki tek veri o dönem yazılmış kaynaklar olduğu için bunu tarafsızca dile getirecek bir yazar oldukça önemlidir dolayısıyla güvenilir tarihçilerden okunacak eserler bizleri her zaman tarihi hakikate götürecektir. Dünya üzerinde gelmiş geçmiş en önemli hükümdarlardan biri olan Fatih Sultan Mehmet için de onun kişiliği ,iktidarı ve İmparatorluğu süresince yaşanan olayları tarafsız bir dille ele alan bir eser okumak oldukça önemli olduğu için Erhan Afyoncu'yu tercih etmek isabetli bir karardır. Eser oldukça yalın ve sarih bir dille 1400'lü yıllara,fethe ve Fatih'in dönemine ışık tutmuş; okurken genellikle fethi ve dindar kişiliği ile ile öne çıkmış olan Fatih'in aynı zamanda bir sanatsever, felsefeye ve mimariye meraklı ,ilim meclisleri kurduran ,bilime ve gelişmeye önem veren , bir çok dil bilen ve kitaplığında bir çok zengin kitap barındıran entelektüel kişiliğinin de yansıması sağlanmıştır. Okurken bir çağ kapatıp yenisini açan imparatora hayranlığınız kat kat artıyor. Çünkü tüm başarıları ve bu entelektüel yapısının yanı sıra aynı zamanda adil ve hoşgörüye sahip bir lider olması onun adını bugünlere kadar taşımıştır. Bizlere İstanbul gibi kadim bir şehri hediye ettiği için Fatih'e ; onun hayatını ve o yılları bize bu şekilde tarafsız ve etkili yansıttığı için Erhan Afyoncu'ya teşekkür ederim.
Okuyorken adeta bir atlasın içerisinde geziniyormuş hissi veren, yine o kimlik karmaşasının verdiği zengin ve renkli birikimi edebiyatına yansıtan oldukça kaliteli bir Amin Maalouf eseri. Endülüs döneminde İspanyollar'ın yaptığı zulümlerden ötürü memleketinden ayrılarak başlayan hayatında ömrü boyunca birçok ülke gezmesi ve gezdiği yerlerde kaderinin ona akıl almaz olaylar yaşatması neticesinde sıradışı bir hayat yaşayan bir adamın hikayesini anlatan kitap esasında bir maceradan ziyade dönemin siyasetine, coğrafyasına ve etnik yapısına ışık tutan bir niteliğe sahip. Gezgin hayatı yaşamak kaderi olan bir adam bizlere 1500'lü yıllarda İspanya ,Fas ,Mısır ,İstanbul ve Roma'yı gezdiriyor ve siz mükemmel tasvirleri ile adeta bu coğrafyaların sokaklarında kayboluyorsunuz. İkinci kez okunulası eserlerden.
Distopya severler için harika bir eser. Günümüz dünyasının kapitalizmin pençesinde nasıl savrulduğunu, teknolojinin toplumları kendisine bağlanmasıyla zayıflayan insani ilişkileri ve beraberinde gelen sosyolojik ahlak sorunlarını yıllar öncesinden ifade etmiş, ileri görüşlülüğüyle oldukça ilgi çekici bir kurgulama yapmıştır. Dünyanın henüz evrilmekte olduğu yer için de öngörülen fikirleri barındıran eser,okurken karanlık bir odada yaşıyormuş hissi verse de içine çekiyor ve kendisini bir solukta okutuyor.
Kitabı bitirdim ancak ben de etkisi yine uzun süre devam edecek. Yeni bir kitaba başlayabilmek Dostoyevski okuduktan sonra hayli zor oluyor. Yeni başlanacak hiçbir şeye dair ön bilgi almayı da vermeyi de sevmem(kişi tüm kurguyu kendisi tecrübe etmelidir çünkü) ancak Karamazov Kardeşler'e dair birkaç cümle söylemek gerekirse ilk olarak bahsedilmesi
Aytmayov bir gece birkaç saat içerisinde flashback tekniğiyle geriye dönük anlatım yaparak bir atın ve bakıcısının başına gelenleri anlatırken, ciddi bir Komünizm eleştirisi yapıyor. Okunmalı.
