Ne kadar da hareketli bir dünya!
Nefes alan her şey sürekli bir hareket halinde.
Bunlarda ne böyle..! Ne çok gelip gidiyorlar..!
İnsanlar ağlarlar, gülerler.
İnsanlar üzülürler, sevinirler.
İnsanlar gelirler, giderler.
İnsanlar, gitmek zorunda kalırlar veya gelmek zorunda kalırlar.
=Kimisi gitmedeki zorunluluğunu, bulunduğu yerden giderek yenmeye çalışır. Ve yener, yenip geri gelir.
Kimisi o zorunluluğa yenik düşüp gittiği yerde mahsur kalır. Olduğu yerde istediği kadar özgür olduğunu sansın, başladığı yerden kaçtığı sürece olduğu yerlerde bir mahkûmdan herhangi bir farkı olmaz. Geri gelmesindeki inancı da tükenir.
Ama bunlar önemli değil!
Asıl konu gelmek zorunda kalanlar.
Kimisi geride bıraktığı enkazın altında kalan anıların ölüp ölmediğinden emin olmak için gelir.
Kimiside anıların ellerinden tutup, göz yaşlarını siler; dünü unutur yarının ne getireceğini bilmediğinden bu güne sıkı sıkıya sarılır çünkü bu gün vardır ve gerçektir. Hayallere değil anılara tutunması gerektiğini bilir veya giderken öğrenmiştir. Gitmekle gitmiş olamazsın zaten . Gönlün kalır, aklın kalır, anıların kalır ve bunlarsız yaşayamazsın, dönmek zorundasın işte.
"Bazen anıları, hayallerden sirkelemek için gitmek gerekir, gelmek şartıyla tabii. Bunları sağlayan insanların, masa altında ayaklarını ayaklarınıza vuruşlarını(23) bile sayarsınız.
Attığımız her adımı affeden bir yaratıcı varken, affetmeme gibi bir şansımız yok."