Anlatıldığına göre Lysippos’un hiç öğretmeni olmamıştı. Bakırcı olarak çalışmaya başlamış, sanatçı olmaya, kendisine hangi atalarının peşinden gittiği (üçüncü bir kişi tarafından?) sorulan hemşehrisi, Sikyonlu ressam Eupompos’un ne yanıt verdiğini duyunca karar vermişti. Bir insan topluluğunu işaret eden eupompos, “Bunların hepsinin,” demişti. Yani: Taklit etmeye değer tek şey doğadır, başka bir sanatçının tarzı değil. (Naturam ipsam imitandam esse, non artificem.)
"Kendime hâkim olamaz mıyım gerçekte?" diyordu içinden. "Bittim mi gerçekten de? Aman Tanrım! Tanrı filan yok. Şeytan var. Ve şeytan o. Beni ele geçirdi. Ama ben istemiyorum, istemiyorum. Şeytan, evet, şeytan.
Yunan heykelinin gerilemesi de, İtalyan sanatının bozulması da, gülümseme ile bakışın belirmesiyle başlar. Aklın başladığı yerde güzellik bitermiş gibi.
Çevremde, o güne kadar yaşamış, ama yaşamlarından bana hiçbir şey ulaşmamış bir milyon insan. Yaşıyorlardı. Bildik ülkeden milyonlarca kilometre uzaktaydım. Dillerini anlamıyordum. Hepsi de hızlı yürüyordu. Beni geçince, hepsi de kopuyordu benden. Nerede bulunduğumu bilemez oldum.