Ailesinin başına gelen korkunç olaydan sonra dokuz yaşındaki Alice Hart’ın, deniz kenarındaki çocukluk evini terk etmesi gerekmişti. Çiçek yetiştiriciliği yapan babaannesi June, Alice’i kanatlarının altına alıp onu yetiştirmeye ve kıza çiçeklerin dilini öğretmeye başlamıştı. Çiçeklerin dilini kullanarak, gerçekte söylemesi ve anlatması zor şeyleri ifade etmenin bir yolunu gösteriyordu.
June’un ve çiftliği işleten kadınların gözetimi altında Alice, yeni hayatına alışmaya çalışıyor ancak ailesinin geçmişi hakkında bilmediği şeylerin ağırlığı altında ezilmeye başlıyordu. Seneler içinde Alice tekrar ihanete uğrayıp büyük bir kayıp yaşayınca, kederinden uzaklaşmak için çiftlikten kaçmaya karar verdi. Kendini nefes kesen çiçeklerle dolu bir çölün ortasında bulduğunda, karizmatik ama tehlikeli biriyle de tanışacak ve anlatabileceği en önemli hikâyenin, kendi hikâyesi olduğunu öğrenecekti.
Evet kitabı
Nur ve #murphykitapkulubu ile birlikte okudim ama puanimbiraz düşük. Bu sekilde betimlemelerle dolu bir kitabin daha guzel kurgu agina oturmasi saglanabilirdi diyorum. Bir botanik garden vezisi edasinda dram dolu bir okuma isteyenler deneyebilir diyorum.
Bu kitaba görselle süsleme yapmadım çünkü kendi güzelliği sadece kapak tasarımından değil. Tasarım zaten çok güzel, lakin ben ne okudum yaaaa dediğim güzellikte bir korku fantastik okudum.
Hepinizin bildiği gibi ciddi bir korku kitabi okuruyum. Çocukluğumdan beri Stephen King okurum ve tüm kitapları vardır. O zamandan beri hep derim, korku çıtam epey yükseğe çıktı ve artık lezzetli korku kitabı yok.
İşte o gün bugün. Bir King kadar olmasa da, beni heyecanlandıran, korkutan, harika bir kurgu ile örülü kitap okudum. Cok uzun bir süre diyette olan kişinin tatlı yemesi gibiydi. Sana puanım 9/10 ( ancak 10/10 King'e verdiğimden.)