OkuYücel

OkuYücel
@OkuYucel
Beykent Üniversitesi/Uluslararası İlişkiler İstanbul Üniversitesi/İşletme (AÖ)
İstanbul
Fatih, 5 Nisan
9 okur puanı
Haziran 2020 tarihinde katıldı
“İnsan yapılması gereken bir seçimdir.” diyorsunuz. Çok güzel. İnsan, her şeyden önce, şu andaki varlıktır. Doğal gerekirciliğin dışında bir varlık. Kişioğlu özünü önceden belirleyemez, onu bireysel yaşama işlevi içinde kazanır. Bunun üstünde bir insan doğası yoktur, ancak belli bir anda verilmiş özgür bir varoluş vardır.
Reklam
Ritter'e göre, varoluşçuluk, köklerinden kopmuş, temelini yitirmiş, geçmişe, tarihe güvenini kaybetmiş, toplumda yabancılaşmış, mutsuz, huzursuz insan varlığını dile getiren bir felsefedir. Bu felsefe daha çok, toplum içinde yaşayan bireyin tehdit altında olduğu, günümüzle gelenek arasındaki bağlantının koptuğu, insanın mânâsız bir varlık haline geldiği, kendi kendini yitirmek tehlikesinin baş gösterdiği yerde ortaya çıkar. Özellikle, savaş ve bunalım ertesi yılları bu çıkışın keskinleştiği, göze battığı dönemlerdir. Bazı düşünürler, örneğin Tillich; bu çıkışın köklerini makinecilikte buluyorlar. Makinenin üretimde kullanılması birtakım ters sonuçlar doğuruyor: Bir yandan, insan gitgide işlettiği makinenin egemenliği altına giriyor. Özünü, benliğini, bilincini, kişiliğini günden güne yitiriyor. Neredeyse, dönen çarkın bir vidası haline geliyor, nesneleşiyor. Öbür yandan Sosyalistlerin de söylediğine göre makinenin getirdiği toplumsal üretim düzeniyle bireysel mülkiyet düzeni arasındaki çelişme kişiyi tedirgin ediyor. İki düzen arasında bir uyarlık sağlanamaması insanı gittikçe kendine yabancı, saçma, ezici, güvensiz, anlamsız bir ortamda hiçlikle karşı karşıya yaşamak zorunda bırakıyor. Bu aykırı durum, bireyin yavaş yavaş kişiliğinden olmasına, toplumda yabancılaşmasına, yalnızlaşmasına. bunalmasına yol açıyor. Giderek insanoğlu, Sartre'ın deyişiyle, nedensiz, zorunsuz, anlamsız bir varlık haline giriyor.
Egonuzu hükümsüz kılmak için bilgiye karşı bir çeşit alçakgönüllülük benimsemelisiniz.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Düzeyinizin biraz üstünde, iddialı gibi görünen bir görev seçmek iyisidir. Bu durum yaratıcı dinamik yasasının bir gerekçesidir: Hedef ne kadar yüksekse, içinizden o kadar fazla enerji sağlarsınız. Zorunlu olduğunuz için bu işe kalkışırsınız ve varlığını hiç bilmediğiniz yaratıcı güçlerinizi keşfedersiniz. İkincisi rahatlık ve güvenlik gereksinimizden sıyrılmanızdır. Yaratıcı çabalar yapısal olarak belirsizdir. Belki görevinizi biliyorsunuz ama çabalarınızın sizi nereye götüreceğinden emin olamazsınız. Eğer yaşamınızdaki her şeyin yalın ve güvenli olmasını istiyorsanız, bu görevin açık uçlu yapısı sizi kaygılandıracaktır. Eğer başkaları ne düşünüyor ya da grubun içindeki konumunuz tehlikeye düşecek kaygısına kapılırsanız, asla hiçbir şey yaratamazsınız. Hiç farkına varmadan aklınızı belirli alışkanlıklara bağlarsınız ve fikirleriniz bayatlar. Eğer başarısızlık ya da bir zihinsel ve parasal istikrarsızlık dönemi geçirmek kaygısına kapılırsanız, yaraticı dinamiğin birincil yasasını ihlal edersiniz ve sonuçta kaygılarınız ortaya çıkan çalışmanıza yansır. Kendinizi bir kâşif olarak düşünün. Eğer kıyıdan ayrılmak istemiyorsanız, yeni bir yer keşfedemezsiniz.
Boyutlu aklın iki temel gereksimini vardır: Birincisi belirli bir alan ya da konuda yüksek düzeyde bilgi edinmek ve ikincisi bu bilgiyi yepyeni yollarla kullanabilme açıklığı ve esnekliğine sahip olmak.
Reklam
Reklam
51 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.