İpek

İpek
@Pdripek
Psikolojik Danışman
126 okur puanı
Ekim 2017 tarihinde katıldı
·
Puan vermedi
Giden Sadece Kuşlar Mı?
Evet sanırım İstanbul'da kuşların olmaması artık kuşlara verilen değerin yitirilmesi sadece kuşları yakalayan o çocukları ilgilendirmiyordu. En azından kitabı okurken onu düşündüm. Yaşar Kemal hikayede bir gözlemci kılığına girmişse de tarafsız bir şekilde olayları değişen durumları en çıplak şekilde aktarmaya çalışmış. Kalemi kuvvetli cümleleri yalın kelimeler ise gündelik hayattan... Hikaye çok çarpıcı değil bana göre ama değişen durumu görmeyi en iyi betimleyen betimler. Değişen İstanbul. İnsanların düşünce yapısının bu kadar değişip ve dar kalıpta bakması bence bunun bir kırılma noktası olması. Lafı çok uzatmadan bir alıntı paylaşmadan noktalamamak gerek: "Niye böylesine insanlar insanlığı unuttular?"
Kuşlar da Gitti
Kuşlar da GittiYaşar Kemal · Yapı Kredi Yayınları · 202213,7bin okunma
Reklam
120 syf.
·
Puan vermedi
Ah! Tam anlatmıyor kitabı okurkenki ifadelerimi. Ama olurken de ders çıkardığım onca hikaye var. Hikaye diyorum ama yaşanmış gerçekler ve bırakılmış olan duygular hep var kitapta. Galiba kitapta izi kalan duygular... Çok şey öğrendim kitaptan, yaşamayı yaşamak üzerine olan çoğu şeyi bu kitapta hissettim. Ama en önemlisi verilen duyguları... Şiddetle okunmasını tavsiye ettiğim ve ara ara tekrar bakılıp üzerine düşünülmesi gereken bir kitap...
İzi Kalır
İzi KalırEmre Topoğlu · 2020138 okunma
188 syf.
·
Puan vermedi
Elem
Galiba bu kitaba hangi duygu hitap eder diye sorulsaydı elem derdim. Elem çünkü o zamanlarda yaşanmış ve yaşanmakta olan olayları, insanları ve ülkenin durumu kitabı okurken bir keder bırakmadı değil. Kısa kısa hikayelerinin olması okunmasını daha kolaylaştırsada o kısa hikayeleri okuduktan sonra bir durup düşünmek lazım. Savaş öncesi ve savaş sonrasında ülkenin sosyapolit yapısı bu kadar keskin bir şekilde değişime uğraması nedendir diye düşünmek lazım. Ecnebiler geldiği için mi yoksa değişime hazır olduğumuz için mi? Yoksa ihtiyacımız mı vardı? Bence bu kitap insanların değişimini neden böyle olduklarını en önemlisi Anadolu'nun bağrındaki insanların hallerini anlatan duygularına yer veren çektikleri acıları az da olsa bize duyurmaya çalışan bir kitap. Sanırım Yakup Kadri'nin de amacı bu olsa gerek. Savaş yıllarında insanların nasıl hal içinde olduğu psikolojik bir yıkımın insanda nasıl etki bıraktığı, insanın yaşamış olduğu elemin yüzüne nasıl nakış nakış işlediğini tasvir eden bir kitap. Kitaptaki hikayelerin sahici olması da daha bir gerçekçi bakmaya kafa yormaya neden oluyor. Dönüp şu soruyu düşünmek gerek: O günden bugüne ne değişti?
Milli Savaş Hikayeleri
Milli Savaş HikayeleriYakup Kadri Karaosmanoğlu · İletişim Yayınları · 2018576 okunma

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
143 syf.
·
Puan vermedi
Cennet'in Kapısı
Yitik Cennet acaba ondan kopup gelmemiz ve dünya ya da bir düşüş mü? Hz. Adem eğer cennetten ayrılıp dünyaya gelmeseydi cennetin değeri daha mı anlaşılırdı? Cenneti en çok seven hep orada olan mıdır yoksa ayrılıkla tekrar gelen midir? Şeytanın insanoğlunun kanına işlemesi onun yenilmemesi demek midir bizim zayıf noktamız bu mudur? Yoksa insan en baştan mı yenik başladı yoksa bu onu daha da üstlere taşıyacak? Ve daha bir çok sorular... Yitik Cennet size bu soruları sordurup düşündürüyor 9 peygamberin hayatı ile ödevleri ile niçin geldiği ile anlatıyor. Ama en önemlisi de kitabın sonu diyebilirim. Bir birleşim noktası. Sonucu ve nedeni. Bütün bu anlamların gelişin gidişin dönüşümün nedeni. Cennetin kapıları... Her peygamberde bulunan önemini arz eden özellikler; yaratılış, tufan, adalet... Her peygamberde öğrendiğimiz bir şey var ve bu kitap bize bunu anlatmaya çalışıyor daha doğrusu görmemize yardımcı oliyor diyebilirim. Hele ki Sezai Karakoç'un kalemi ile daha bir güzel oluyor diyebilirim. Son bir alıntı ile bitirmek en güzeli sanırım: "... Firavun da gördü ki, Tanrı iradesi ile, zayıf öküz semiz öküzü yutabilmektedir."
Yitik Cennet
Yitik CennetSezai Karakoç · Diriliş Yayınları · 20219,1bin okunma
384 syf.
·
Puan vermedi
Kapitalist Sistemin Getirileri
İlk fast food dükkanın nasıl açıldığını ve ne gibi durumlara kadar geldiğini merak ettiniz mi hiç? Açıkçası sadece yemek ile değil hayatımızın tüm alanında tüketimin ne raddeye geldiğini daha ilk zamandan bize aktaran bir kitap. Sosyal hayatın içine işleyen ve vazgeçilmez olan tüketimin insanları nasıl ne şekilde etkilediği bize bugün normal görünen ve hayatımızdan asla koparamadığımız bu sistemin nasıl ne zamandan beri geldiğini gösteren bir kitap. Akıcı bir dile sahip olması kitabın çabuk okunmasına yarar sağlarken aynı konularda sürekli tekrarlara düşmesi biraz kitabı sıkıcı bir hâle getirebiliyor. Ama yine de güzel ve bir o kadar farkındalık yaratan bir kitap diyebilirim. Sosyalizm kapitalizm ve benzerleri için merak edenlere şiddetle tavsiye edilir :)
Toplumun Mcdonaldlaştırılması
Toplumun McdonaldlaştırılmasıGeorge Ritzer · Ayrıntı Yayınları · 2021651 okunma
Reklam
192 syf.
·
Puan vermedi
Ölüm ve Özlem
İki şiiri ve bir çok öyküsü ile birlikte iç dünyasına yolculuğunu, yazarlığını, Ermeni olmasını, gurbette olması ama en önemlisi hayatında bir çok kaybının olması onu yazar olmasına vesile olmuş diyebilirim. Yalın ve sürükleyici bir anlatımı olsa da okurken içinde yaşamış olduğu yalnızlığı, elemi ve en önemlisi babaya olan özlemi çoğu kez hikayelerinde hissediliyor. Belki de güçlü bir kalemi olması yaşamış olduğu acılar ve yoğun duygulardandır. Kemal Sayar'ın dediği gibi " Işık yaradan sızar." Hümanist bir bakış açısı olduğunu çoğu öyküsünde hissediyoruz ve insanlığa olan umudu da devam ediyor. Bir yandan memleketini özlerken bir yandan da yaşamış olduğu şehre alışmaya çalışıyor. Oralı olmak istiyor ama içinde hep bir vatan özlemi var. Kitabı okudukça derin anlamlara boğuldum ara ara. Düşünmeden edemedim. Etkileyici olmasını da buna bağlıyorum. Son olarak kitaptan alıntı yapmadan bitirmek olmaz diyerek yaşamış olduğu gurbeti şu alıntı ile paylaşmak istedim: " ... Belleğimizin duvarları arasında mahpus."
Yetmiş Bin Süryani
Yetmiş Bin SüryaniWilliam Saroyan · Aras Yayıncılık · 2016133 okunma
·
Puan vermedi
Gördüğü halde görmeyen körler
Kitabın som cümlesini okuyunca anladım. Kitabın kahramanı olan ( hem de gönüllerin kahramanı:)) doktorun eşinin imtihanı kör olmaktan ziyade daha kötüsü körlüğün içinde görmekti. Görmediğin bir şeyden sorumlu olamazsın ama o kadın gördüğü her şeyden sorumluydu ve salgın süreci boyunca da sürekli vicdanen sorgulama yaptı. 'Yanlarında duran beş kişiden sorumlu muydu sahi?' son ana kadar bunu sorguladım. Aslında insanlar evlerinde durup kendi başlarına kalmayı öğrenebilirlerdi. Onun yerine gören bir çift gözün peşinden gitmeyi daha iyi buldular. Sanırım bütün herkes bunu yapardı. Buradaki en büyük fedakarlığı aslında doktorun eşi yapıyordu. Altı kişinin gözü olmak. İlk başta kolay gibi geliyordu ama ilerledikçe çok daha zor olduğunu fark ettim. Tüm olan şeyler buydu aslında görürken kör olmak. Kitapta eksikliğini hissettiğim bir duygu vardı ki o da minnet duygusu. Doktorun karısının onca fedekarlığından sonra açıkçası geriye kalanların biraz daha sevgi dolu ve minnet duygusunun olmasını beklerdim.
Körlük
KörlükJosé Saramago · Kırmızı Kedi · 2022104,6bin okunma
310 syf.
·
Puan vermedi
Savunmalar
Bir PDR'ci olarak okuduğum kitap olsa da aslında kitapta insanların davranışlarını oluşturan çoğu şeyin aslında savunma mekanizması olduğunu görüyorsunuz. Olabilcek ve araştırılan toplam 101 savunma mekanizması bulunsa da aslında bunlar sadece bir kısmını oluşturmaktadır. Anna Freud babasının izinden giderek savunma mekanizmalarını bulması psikoloji bilimi literatüründe önemli bir yere sahiptir ki bunu kanıtlayan en büyük kanıt danışma seanslarına gelen danışanların hemen hemen hepsinin hayatında bir savunma mekanizması ile sorunlarına çözüm bulduğudur. Tabi ki savunma mekanizmalarını kitapta bahsedildiği gibi normaldir günlük hayatta kullanılması gerekir fakat patolojik boyuta taşındığı zaman ele alınması gerekir. Kitap da hem teorik kısmını hem de danışmada nasıl kullanacağını anlattığı için okunması gereken kitaptır.
Zihnin Kendini Koruma Yolları
Zihnin Kendini Koruma YollarıJerome S. Blackman · Psikoterapi Enstitüsü · 201235 okunma