Ne garip! Önce ceset kılınmışım, sonra ruh üflenmiş bedenime. İçecek suyum, yenecek lokmam, ikbalim, itibarım, idbarım, çilem varmış. Benimde yürüyecek yolum varmış şu küre-i âlemde, bu dünya üzerinden ben de gelip geçecekmişim.
Ne kundakta beyaz bebek kıyafetin, ne ilk beyaz elbisen, ne beyaz gelinliğin, ne beyaz kefenin... Sen beyazın lanetlenmiş siyahını giymişsin Berçem gelin!
" Herkes yorulduğundan şikayet ediyor, biliyor musun Ayşegül? Herkese kendi yaşadığı fazla geliyor, herkes kendi dört duvarının içini biliyor ve onu yaşıyor. Sen yoruldun, ben yoruldum. Biz topluca yorgunuz.
Acaba tutup içime katsam sığar mı? Sığsa kattığım yerde rahat durur mu? Durduğu yerden sıralar mı yine özürlerini, fakatlarını? Ah, Ayşegül sen bu güne kadar neredeydin? Hayattaydın madem, ben neredeydim?
Elif ile baş başa kaldık. O kızımızı beslerken, bir kez daha sükrettim Allah'a bu kadını bana verdiği için. Seneler içinde sanki hep hayatımızdaymış gibi bizi bir arada tuttuğu için, bize yeni bir can daha kattığı için. Dünyada 7 harika falan varmış derler yalan. Benim için tek harika bu manzaraydı. Yatağın ucuna oturdum ve Elif'e yaklaşıp şakağından öptüm.
"Seni iyi ki bana vermişler küçük kadınım," dedim kokusunu içime çekerken. Artık hem ben kokuyordu hem cennet. Benim aradığım cennet bu kadınmış.
Elif ile Ömer'in aşk hikayesi, bir töre komedisi. Bir birlerini tanımadan birbirlerine verildiler ve ortaya çıkan çok güzel bir aşk hikayesi.
Ne senin adın Yusuf ne de ben Züleyha'yım.
Sanma ki ellerimden yırtılacak gömleğin...
Lakin bir gün Züleyha olup gelirsem sana,
Yusuf gibi karşıla asil, iffetli, serin...