Altın olan şey ölmek değil, hayatı ölümün karşısında dolu dolu yaşamak. Son kezlerin keskinliğini ve değerini düşün, son ilkbahar, son hindiba çiçeğinin son döküntüleri, sarmaşık çiçeklerinin son yaprak döküşü.
Hayatı hep ikişer ikişer sürdürmeye çalışırız ama her birimiz tek başına ölmek zorundayız; kimse bizim için ya da bizimle birlikte ölemez. Yaşayanın ölenden kaçınması nihai mutlak terk edilmenin işaretidir.
Başkalarının ölümü bizi kendi ölümümüzle yüzleştirir. Bu iyi bir şey midir? Bu tür bir yüzleşme yas terapisinde teşvik edilmeli midir? Kaşınmayan yeri neden kaşıyalım? Kayıpla zaten çökmüş olan yaslı kişilerdeki ölüm anksiyetesinin ateşini neden kızıştıralım? Yanıt: Çünkü kişinin kendi ölümüyle yüzleşmesi olumlu kişisel değişimini doğurabilir.