Akıl ve ruhun kamaşma noktası…
Tek tek ve kesik kesik fikir çığlıklarıyla konuşalım:
Gâye!…Evet!…
Bu kara toprağın karanlık dehlizlerinden geçmek.
Evet!…
Hayy ve Lâyemut olanla ölümsüzlüğe ermek…Evet!…
Ebedi aydınlığa çıkmak….Evet!…
Bu dünyanın kendisiyle yalan, yaratıcısıyla doğru söylediği hayatı bulmak…
Hayatı bulmak, hayatı…. Hayat ismini verdiğimiz hayatsızlığın içinden, hayata geçmek…
Gaye-İnsan toprakta yatıyor.
İyi ama, kara toprak ve içinde O… Bu nasıl geçiş?…
İşte kara toprakta… Bu gâyeyi getiren, varlık gâyesinin <<Gâye-İnsan>> kara toprağa nasıl girer?…
Akıl!…
İstersen çatla, zerre zerre infilâk et, kara toprağa kapanıp onu tırmık tırmık pençele!
Ömer’in, haberini duyunca kılıcını çekerken düştüğü bir lâhzalık hâl, hâlimiz…
Ebu Berk, nuranî teslimiyet ruhu; ona yapışalım.
Kara toprak, O’nu da alan kara toprak!… O kapkara dudakları ki, konuşan, sırlara dil veren sıcak dudakları yemeğe mahsustur; onlar konuşsun!
Ne o?
Toprağın göğsü inip çıkıyor ve dudakları kıpırdıyor.Eğilin insanlar eğilin!… Kara toprak konuşuyor.Kulağınızı onun göğsüne dayayın ve dinleyin!… Kara toprak ses veriyor…
Kara toprak Hayy ve Lâyemut’u anıyor.
Kara toprak zikrediyor.
Kara toprak içinde bütün lisan ve mânaların eridiği tek kelimeyle sonsuzluğa açılan bir dehliz gibi yiv yiv derinleşiyor…
Kara toprak Allah’ı anıyor…
Aşkın kanatlarını saymaya sayılar yetmez.O kanatlarla uçulmayacak,çıkılmayacak makam ve derece mi var ?Hesabın sustuğu, mantığın bozulduğu, aklın eridiği iklime yol bulan kanatlar…
Aşk, hak ve adaleti, sevgilinin dilek
ve iradesinden ibaret bulan ve başka hiçbir ölçü taşımayan ilahî keyfiyet…
Aşk; kendisinde değil, sevgilisinde olmanın ve sonuna kadar feda etmenin büyük haleti…
Bu aşk Allah’ındır; ve kullarda ondan serpintiler ve ipuçları vardır. Allah’a ermenin yolu da, işte bu haleti köküne kadar derinleştirmek ve aslî hedefine çevirmek….
Ve peygamberlik tavrı, zâhirde ibadet ve şeriat, bâtında ise dış ölçülerden nokta feda etmeksizin aşk ve muhabbet…