Susarsın; konuşmak anlamını yitirdiği için.
Gidersin; kalman için bir sebep bulamadığın için.
Özlersin; kimse gibi olmadığı için.
Ve elbet unutursun; hayatına kaldığı yerden devam etmen için...
Ölüm döşeğinde yatan bir adam, ölüme yakın olmamanın verdiği rahatlıkla şöyle diyor: “Hayatımı zevke karşı mücadele ederek, onu bitirmek için harcadım.”
Sonra öğrencilerden biri ağzından ölümden başka bir şey çıkmayan öğretmene hınzırlıkla “Sürekli ölümden bahsediyorsunuz ama henüz ölmediniz, “ diyor. “Öleceğim elbette, sadece son şarkımı söylüyorum, bazılarının şarkısı uzundur, bazılarının ki ise kısadır, ama sonuçta her ikisinin arasında sadece birkaç kelimelik fark vardır.”
Yazarken bir an için bile inanmamış olsan dahi insanlar hakkında belirttiğin “Sevmeye güçlerinin olmadığı” tespiti doğruydu Milena. Belki de yalnızca sevildikleri zaman sevmek için gerekli gücü elde edebiliyorlardı.
Mesela neden, sandalyene veya masana oturduğunda, uzandığında veya uyuduğunda (tatlı rüyalar) odanda, seni tamamıyla görebileceğim mutlu bir gardırop olamıyorum. Neden olamıyorum.