Cemiley

Cemiley
@Reshekimi
Okumakla birlikte büyüme peşinde, değişimin kaçınılmazlığının farkındalığında, bu hayatında şimdilerde varoluşunun sebebini aramakta... ॐ ℏ “Düşle karılmayan gerçek, gerçek değildir.”
Zayıflık nedir bilmek ister misin? Birisine o kişi sana aitmiş gibi davranmaktır zayıflık. Güç ise insanların yalnızca kendilerine ait olduğunu bilmektir.
Sayfa 52 - Pegasus YayınlarıKitabı okuyor
Reklam
Salgın Hastalıklar ve Sapiens
- [ ] Salgın hastalık nedir bilmeden yaşamışlardı avcı-toplayıcı atalar. Kızamık, koyun ve keçilerde bulunan sığır vebası virüsünden; çiçek, develerden ve ineklerde bulunan kemirgen bir atadan; grip ise 4500 yıl önce su kuşlarından alınmış. İlginçtir bu bilgileri anlattıktan sonra Scott, Homo sapiens nüfusunun en kalabalık olduğu, domuz, kaz, tavuk ve ördek nüfusunun yoğunlaştığı ve vahşi hayvan piyasalarına ev sahipliği yapan Çin'in Guangdong bölgesine dikkati çekmişti. Bu bölgenin daha önce domuz ve kuş gribinin döllenip dönüştüğü coğrafya olmasının ise şaşırtıcı olmadığını belirtiyor. Covid 19 salgınıyla boğuştuğumuz şu günlerde¹, yayılmacı Homo sapiens'in açgözlülüğünün neden olduğu çevresel felaketler ve doğa tahribinin Neolitik Dönem'de başladığını da vurgulamam gerekir. Ormanların yok edilerek tarlaların açılması, burada yaşayan canlıları yerleşim yerlerine, insani mekânlara taşınmaya teşvik etmekte. Benzer biçimde Avrupa'daki özellikle veba salgınlarının, ormanların tarlalara dönüştürülmesinin sonucunda yaşandığını anlatan çok sayıda çalışma bulunmaktadır (Scott 2019: 100-101).
Sayfa 88 - RedingotKitabı okuyor
Emek
Özellikle Göbeklitepe'yle başlayan arkeolojik keşifler, yerleşik yaşam ve tarımsal kültürden önce toprağı işaretleyen, yere anlam ve önem katan, insanı durduran, sabitleyen, ilk kez mimari inşa ettiren motivasyonun inanç olduğunu gözler önüne seriyor. İnsan hareketliliğini, göçebeliğini sona erdiren, onları toprağa bağlayan ilk hamle en azından bugünkü arkeolojik veriler ışığında inançtır demek mümkün. Dolayısıyla tarım yapmanın, toprağı işlemenin, emek sarf etmenin ibadetle eş tutulması da daha anlaşılır hale geliyor. Sonrasında faşist kapitalizmin "çalışmak özgürleştirir" şeklinde dönüştürdüğü bu tarım uygarlığının sloganı, başından bu yana "çalışmak ibadettir" şeklindedir ve emek sömürüsünü dikte eder. Böylece ekmek nimete dönüşür, kutsiyet kazanır.
Sayfa 81 - RedingotKitabı okuyor

Reader Follow Recommendations

See All
Limbik Sistem
Yaban atalarıyla kıyaslandığında örneğin koyunun beyninde %24 oranında küçülme tespit ediliyor. Benzer biçimde domuzun da beyninde 1/3 oranında bir küçülme görülüyor. Hatta evcilleştirilmiş balık türlerinin beyni dahi evcilleşmemiş atalarına oranla küçülmüştü. Evcilleştirilmiş hayvanların beyinlerinde en çok etkilenen bölgenin limbik sistemi olması da bir hayli ilginçtir. Verilen tüm beslenme, güvenlik ve üreme gibi imkânlar hayvanların duygularının azalmasına neden olmuştu. Limbik sisteminin zayıflaması korku, panik, sevinç, tehlike anındaki tepkilerinin zayıflamasına yol açmıştı. Evcilleştirilmiş ama duygularını kaybetmiş hayvanları kendine besin kılmış bir türdür Homo sapiens (Scott 2019: 80 81).
Sayfa 84 - Redingot YayınlarıKitabı okuyor
Bilmukabele
Fakat uyuyamadım. Bir zaman yattığım yerden karanlığı; kavrayamadığım, uçsuz bucaksız ve kalın karanlık kitlesini seyrettim. Aklıma sığdıramıyordum karanlığı. Bütün ölçülerin üstünde bir karanlıktı bu; yakınlığı altında eziliyordum. Gözlerimi kapadım, yarı sesli bir şarkı tutturdum, oyalanmak için yatağa uzandım, fakat boşuna! Karanlık, zihnimi kavramış, beni bir an olsun kendi halime bırakmıyordu. Ya içinde erir, karanlığa karışır, gidersem? Yatakta doğruldum, kollarımı sağa sola savurdum.
Sayfa 59 - Varlık YayınlarıKitabı okudu
Reklam
10. Bölüm: Seks Sahiden Önemli Midir?
İki kişi beraber yaşarken mesele hakikatin -artık o her ne ise- kesin bir şekilde açıklığa kavuşturulması değildir, mesele geçici bir hakikat olan hayatın hakikatidir, yani tarafların onunla iyi yaşamalarıyla kendini kanıtlayan deneysel ilişkidir. İnsanlar deneyerek bir yaşama ve sevme tarzı bulurlar, seksle iki tarafa da uyacak bir şekilde kurulan ilişki de buna dahildir. Olası bir sekssizlik de dahildir. Gerisi alışkanlıktır, alışkanlık her şeyi yaşanabilir kılar. Duyuların sevinç bulduğu düzenli seks ilişkisine alışmak, çocuk oyuncağıdır. Fakat ara sıra gelen veya uzun süren sekssizliğe alışmak da mümkündür, yeter ki insan kendisine şunu diyebilsin: Nihayet bu cepheye sükûn geldi! Nihayet kendini dinlemek, yalnız başına veya beraberce başka sevinçleri tatmak ve düşünceleri uzandıkları sonsuz mesafelere kadar takip etmek için zaman bulabilirsiniz. Tutkuların kabarmasıyla daraltılmadan, diktatörce karşılanmayı talep eden bu tutkuların hayal kırıklığına uğratılması tehlikesine girmeden ve istemeden boyun eğecek yahut da eğmeyecek bir ötekine bağımlı olmadan! Yalnızca iyi seks değildir hoş olan, kabullenilen sekssizlik de hoş olabilir. Hayat, seksin bizi inandırdığından daha zengindir.
Sayfa 107 - İletişimKitabı okudu
6. Bölüm: Seksin Başka Türlüsü De Olur
Herhangi bir somut icraattan tamamen kopuk olan soyut zihinsel seks, herhangi bir gerçeklikten daha tahrik edici olabilir; ister bir ötekiyle tasavvur edilen seks olsun, ister basitçe bir kitap okumak. Bir kitap, seksten bahsetmediğinde bile, bir başkasının düşünce dünyasının bize temas etmesine izin vermemizi sağlar, yavaşça o dünyanın içine dalar, onun sizi teslim almasına izin verir ve uzun süre içinde eğleşirsiniz - işte nihayet, sonsuz devam eden bir seks! Samimi sohbetler de bir tür sekstir, oral sekstir, ister seks üzerine sohbetler olsun ister her şey üzerine: Derine inersiniz, ötekinin ruhen ve zihnen benliğinize duhul etmesine izin verir ve siz de ona duhul edersiniz, tek bir bedensel sınır ihlali de olmaz bu esnada. Bu mahremiyet alışverişi, sizi bir an bile nefes nefese bırakmadan doyuma ulaştırabilir. Sohbette, arkadaşlar arasında seks bile sorun olmaz, tam tersine: Kafein gibi uyarıcı, alkol gibi sarhoş edicidir, üstelik çok daha uzun süre tadına varabilirsiniz, akabinde de hoş bir sedası kalır kulağınızda, hiçbir pişmanlığa kapılmazsınız.
Sayfa 68 - İletişimKitabı okudu
5. Bölüm: Seks Her Zaman Masum Değildir
Modern tanrı Eros'un adı Seks'tir, ama Seks sadece seks değil, aynı zamanda daima bir arzu jeneratörüdür. İki kişi yola koyulmayagörsün, sürekli yeni arzular zuhur eder. Fanteziler dört nala kalkar, duygular birbirinin üzerine biner, neticede cezbeye girer insan; kendinden taşmadır bu, insanın varoluşunun olağandışı bir halidir, benliğin ötekilerde eriyerek kendinden kurtulduğu büyüleyici bir tecrübedir. Tek başınalığın sarhoş edici bir şekilde aşılması olağan hayattan o kadar büyük bir kopuştur ki, sevenler hep onu ararlar. Arzularını yerine getirerek ve fantezilerini gerçekleştirerek, gündelik gerçekliğin sınırlarının ötesine geçer, sınırsız imkânlar ülkesinde yollarını bulmaya çalışırlar el yordamıyla. Lakin bu arayış iptilaya dönüşebilir: Her an öyle olsun istenir artık, birlikteliğin her alanında. Oysa cezbe hali asla gündelik hayat olamaz ki; o, olağandışılıktan beslenir. Onu sıradan deneyim haline getirmeye dönük her deneme akamete uğramaya mahkümdur, çünkü yeniden yoğunluğa erişebilmek için gündelik hayata muhtaçsınızdır, yoğunluk günlük hayata tekrar mola vermeyi sağlar, o mola sayesinde yeniden bir yoğunluğa varabilirsiniz, vb. ... Aşk, böyle nefes alır.
Sayfa 58 - İletişimKitabı okudu
4. Bölüm: Seks De Öğrenilmek İster
Sekssizlikten kaçınmak istiyorsanız, sekssizlikle baş etmek istiyorsanız, duyuları, bedenin uzuvlarını ve erojen bölgeleri heyecan verici bir şekilde kullanmayı bilseniz iyi edersiniz; seksin olmasına izin vermek böylece ötekine kolay gelir - buna büyük bir ihtiyaç duymuyor olsa, hatta hiç ihtiyaç duymuyor olsa bile. En güzeli, bütün duyuları sonuna kadar kullanmaktır, çünkü seks ve erotizm başka hiçbir şeyin olmadığı kadar pan-duyusaldırlar (tüm-duyusal); görme, duyma, koklama, tat alma, dokunma, hareket ve karında kelebekler uçuşması, tek bir uzun ânın içinde tümüyle yoğunlaşırlar onda.
Sayfa 49 - İletişimKitabı okudu
Evrimde sebepsiz yere her şey meydana gelebilir, ama hiçbir şey sebepsiz yere var kalamaz.
Sayfa 20 - İletişimKitabı okudu
Reklam
Önsöz
Iki kişi arasındaki, modern çağda daha da radikalleşmiş ve evrenselleşmiş olan temel bir durumda, pozisyonların yer değiştirebilir olması midir söz konusu olan? Büyük bağlanma ve güven rüyası iki insanı bir araya getirir, sonra ikisinin de özgürlük ve özerklik talepleri duyurur tekrar kendini. Peki ama herkes kendi ihtiyaçlarının ifasına azami değer veriyorsa, iki insan nasıl yakınlaşabilir? Yatak, ayrışan çıkarların, ilgilerin karşılaştığı bir sahneye dönüşür.
Sayfa 14 - İletişimKitabı okudu
Hayvan Yemek ve Ataerkil Dünya Düzeni
"Almanca konuşan halklar, patates yerine devrimin mükemmel tohumlarını taşıyan fasulye tüketselerdi, başarı kendiliğinden gelecekti" (Doğan 2012). Avusturya-Macaristan İmparatorluğu'nun Almanca konuşulan topraklarında, Pan-Germanizm ulusal birliğinin kurulabilmesi için 1848 yılında bir halk hareketi başlatılmıştı. Hareket başarısız olmuş, istenilen sonuçlara ulaşılamamıştı. Feuerbach bu başarısızlığın, halkın patatese olan düşkünlüğünden kaynaklandığını düşünmüş ve yukarıdaki cümleyi sarfetmişti. Benzer biçimde, öteden beri insanın yediği şeye benzediğine atıfla "ne yersen osun" vecizesi pek çok yerde karşımıza çıkar. Yenilen yemeğin insanları ve toplumları inşa ettiği düşüncesinden hareketle söylenen bu söz, "neysen onu yersin" paradoksunu da bünyesinde barındırır. Çünkü istediği şeyi yemek, belli bir sınıfın ayrıcalığı olarak kabul edilmeli. Zira dünyanın büyük bir bölümü istediğini değil ulaşabildiğini daha doğru bir deyişle "umduğunu değil bulduğunu” yemektedir.
Sayfa 58 - RedingotKitabı okuyor
Felsefe
Bilgelik, değerini kaybetmeden anlamaktır.
Sayfa 274 - Destek YayınlarıKitabı okudu
Mitoloji
Şu sıralar Euripides'i okuyoruz. Euripides'i bilir misiniz? Bir antik Yunanlıdır; Aiskhylos, Sophokles ve o, Yunan tragedyasının 'Büyük Ağaç'ını oluştururlar. Makedonya'da bir köpeğin saldırısından sonra öldüğünü söylerler, ama herkes inanmaz buna. Her neyse, işte Euripides bu. Ben şahsen Sophokles'i yeğlerim, ama bu bir zevk meselesi. Hangisinin daha iyi olduğunu cidden bilemiyorum. Onun tragedyalarının özelliği şudur: Olaylar öyle karışık bir hal alır ki kahramanlar kendilerini kapana kısılmış his sederler. Ne demek istediğimi anlayabiliyor musunuz? Kendilerine ait durumları, sebep ve özürleri olan pek çok farklı kişi, gene kendilerine göre adalet ve mutluluk arayışı içinde dir. Sonuçta kimsenin elinden bir şey gelmez. Şüphesiz. Yani demek istediğim, herkes için adaletin yerini bulması ya da herkesin mutluluğa ulaşması imkânsızdır, sonunda kaos galip gelir. Ve sonra ne olabilir sizce? Cevap basit, sonunda Tanrı ve bu trafiği yönetir. 'Sen oraya git, sen buraya gel, sen onunla beraber ol, sen bir süre yerinde otur' gibi şeyler söyler. Her şeyi yoluna koyar ve nihayet işler mükemmel biçimde yoluna girer. İşte, deus ex machina dedikleri budur. Euripides tiyatrosunda, neredeyse her zaman deus ex machina vardır ve onun tragedyaları işte bununla tanınır. Ama gerçek dünyada da böyle bir deux ex machina olduğunu düşünsenize! Her şey ne kadar kolay olurdu, değil mi? İnsan bir çıkmaza girdiğinde ya da adım atamaz duruma geldiğinde, Tanrı gökten inip her şeyi yoluna koyardı. Bundan daha basit ne olabilir ki?
Sayfa 247 - Doğan KitapKitabı okudu
Nehirler Aka Aka...
Derim ki sana: Nehirler boyunca git! Nerelerde ve niçin durgundur nehirler, nerelerde ve niçin hırçındır nehirler, nerelerde ve niçin mendereslidir, nerelerde ve niçin çağlayanlı ve de çavlanlıdır nehirler, gözlerinle gör, duy kulaklarınla! Gör ve duy ki, nasıl varır nehirler denizlere! Derim ki sana: Denize varmaktır amacı nehrin, denize varmak, ey yolcu! Büyükse dağ, aşamıyorsa üstünden nehir, dolanır çevresini dağın. Büyükse kaya, söküp atamıyorsa nehir, birikip birikip taşar üstünden, dolanır yanını yöresini. Yokuşsa yolu, koşamıyorsa, menderesler çizer nehir. Uçurum çıkarsa önüne, kapıp bırakır kendini nehir, açar kanatlarını ve varır varacağı yere, oraya denize!
Sayfa 24 - Bilgi YayıneviKitabı okuyor
36 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.