Home
Search
What to Read?
Sign In
Sign Up
Shopping
Explore
Books
Authors
Readers
1000Kitap Android ApplicationFREE – Download from Google Play
1000Kitap iOS ApplicationFREE – Get it from App Store
©2024 · 1000Kitap Web Application · 2.37.16
Dilek
Dilek
@Rint
“Kuş ölür, sen uçuşu hatırla.”
Yuksek Lisans
308 reader point
Joined on May 2019
Okuma Hedefleri
Din, ahlak gibi kavramlarin yalnizca kitlelerin yonetimini kolaylastiridigi asikarken kisiye de tek katkisi(!) sosyal tabularin insandan goturdugu, yasamak istedikleriyle yasayamadiklari arasinda secim yapmak zorunda kalmasi… Duygulari anlayip, idrak edip bu minvalde yasamak kisiyi bastirilan duygularin altinda kalmaktan kurtariyor. Lakin; her kim olursa olsun kisisel sinirlarimiz dahilinde belirlemis oldugumuz cerceveyi esnetip kendi kisiligimizden odun verdikce kendimizden kaybediyoruz.
Dayatilan din ve ahlak kurallari kendimize itiraf edip rahatlayacagimiz seylerin bile icimizde muhasebesini tutturup, hissettiklerimiz ile aile icerisindeki yetistirilme tarzinda, toplumda ogrenilenler arasinda ikileme dusurdugu anda hikaye basliyor. Bu konuyla ilgili sayfalarca yazilabilir ancak, kendimizi sonu gelmeyen bir kisir dongu icerisinde bulabiliriz. Insan olarak hayvan turune aitsek kaosun icindeki o duzensizlik bizim tabiatimiz aksi sekilde mutlu olabilmenin yolu yok.
Okuduktan sonra yankesicilere ait keskin fikirlerim torpulendigi gibi resmen saygim da artti. Zannediyorum edebiyat boyle bir sey. Zweig’tan edebiyatin cisim bulmus hali bir eseri daha…
Sorunun ardindaki asil sorulara yanit verebilen nitelikte bir eser. ‘Basucu kitabi’ deyimini hakkiyla hakeden nadide kitaplardan birisi.
Her ne kadar sevginin dunyayi dondurebilecegi kanaatinde olsam da sadece cok severek bir cocuga cok iyi bakilabilinecegi pek mumkun gibi gorunmuyor. Evrende her seyi bilemeyecegimizi bazi seylerin hissiyatla sekilleneceginin farkinda olsak da insan iliskileri ve cocuk yetistirmede iki sey cok onemli; birisi empati digeri guzel soz. Kitapta neyin neden ve nasil olmasi gerektigi sorulari irdelenince dunyayi donduren sevginin cocuk bakmakta yeterli olmayacagi ve bu isi layigiyla yapabilmek icin buyuk bir ustaligin da eklenmesi gerekiyor. Bunu yillar, aile icinde gorduklerimiz, cocugun mizaci, bilgisini edindiklerimiz ve bu bilgiler dogrultusunda pratige dokebildiklerimiz sekillendirecek.
Kitabin sonunda isin profesyonelleri olan cocuk psikoterapistleri ve cocuk doktorlari ile yapilan soyleyisinin samimi olusu cocuk yetistirmenin gercekten cok zor oldugu ve her ne kadar bu bilgilere vakif olunsa bile insani duygularin getirdigi bir takim durumlar sebebiyle dort dortluk bir birey yetistirebilmenin pek de mumkun olmadigi gercegiyle yuzlesiyoruz. Bu noktada kafasinda bir cok acabasi ve mukemmeliyetci formda ebeveynlik tarzi izleyen insanlarin yetersizlik hissini uzerinden atip kaygilarini sonlandirabilmesi acisindan da cok cok basarili buldum.
Reader Follow Recommendations
Dosytoyevski’nin bu eserine yaptığı kurgulama itibariyle ömrü boyunca vicdan azabı çekmiş olduğu kısımın merakı ile başlamıştım. Açıksacı çok defa kitabı yarıda bırakmakla devam etmek arasında kaldım. Platformda kitaba 10 puan verilen oylamaları görünce kitabın sonradan güzelleşeceği kanısıyla devam etme kararı aldım.
Eserden gündelik hayatın durağan rutinleri çıkarılsa ve kristalize bir eser olarak okuyucuya sunulsa kesinlikle bir tanrıtanımazın cep kitabı olabilir. Eserin ana kurgusu yayıncı tarafından eserden çıkarılması istenince metini komple değiştirmek zorunda kalan yazar, konunun Rus insanının genel durumu olarak kurguyu revize etmek zorunda kalmış. Lakin ana kurgu daha sonra kitaba ek halinde dahil edilmiş. Dehşet verici bir biçimde kaleme alınmış, çok etkileyici buldum.
İnsan yaratılış itibariyle kötüye daha yatkın olduğu intibasını bir kez daha hissettim. Kustuğumuz kötülük karşısında, susmayan vicdanın bir ömür boyunca cehennem yerine çevirdiği içimizin tasvirini öyle gerçekçi, öyle muazzam yazmış ki yangından kurtulmak için tek bir yol bırakmış. ÖZGÜR İRADE!
Atomlasan zamanin derinligine inemeyip, suremi bir koku gibi yavas yavas icimize cekemedegimiz icin bogulduk, belki…
Teknolojik nimetlerle zamanin ve mekanin ortadan kaldirilmasiyla her animiz simdi de yasanir oldu. Bu sebeple anlamini vererek yasayamiyoruz, bizi yuzeysellik mahvediyor. Bir cicege bakip geciyoruz her seyimiz gorsel. Oysa; onun kokusundaki aromayi hissetmemiz gerekir, derinlerimizde. Yasamak cokca sindirmektir ama asla yuzeysellik degil… Bir yonuyle de yasamak hafizani yokladiktan sonra orada kalandir. Sonrasi bir tutku.
Zamanin kokuyla iliskilendirilmesi oldukca etkiledi beni ozlemini cektigimiz gunlere dair bazi seylerin kokusu da kalir burnumuzda unutamadigimiz bir aniyi hatirlarken o gunlere dair bir koku da mutlaka carpar burnumuza. Agir agir, yavas yavas sindirerek taze ekmegin kokusunu icimize ceker gibi yasamali bu hayati. Zaten anlamli degerli kildigimiz seyler akan zamanin icinden cekip cikarabildiklerimiz hatrimizdan hic cikmayan acele etmeden bellegimize yerlestirmek icin bir koku misali icimeze derin derin cektigimiz anilardan ibaret degil midir?
199 Mustafa Inan, Adanadan. Ogrenme ve ogretme askiyla icindeki heyecan ve dinmez bir merakla neler yapilinabilineceginin anlatisi bu roman. Karamsarlik icinde kaybolup gittigimiz, yerden yere vurdugumuz berbat egitim sistemine ragmen icimizde var olan meraki koreltmeden onun pesinden gidildiginde neler yapilabildiginin, Ulkesine yararli olabilmek adina firsatlari elinin tersiyle itmis, oglunun dogumundan sonra karisini hastaneden cikarabilmek icin 35 lira borc alan bilim ugruna Ulke icin buyuk fedakarliklar yapmis yurdunu seven ve milleti icin cok calismis bir adamin romanidir. Bu kitap o donem icin; azmin, kararliligin, basarmanin, bir yurtseverin, bu donem icinse; genclige armagan edilmis en buyuk umudun romanidir.
Gecmis yok, simdi icinde ozlem duydugumuz o gunlere ait bizi farkli hissettiren duygular var. Ozlem duydugumuz aslinda o duygular. Biraz derinimize inecek olursak hatirlamis oldugumuz karsisinda kisi ve olaylar degil, aklimiza ilk gelen bugunun penceresinden o gune ait hissetmis oldugumuz salt duygular oluyor genellikle.
Insan nasil durabilir ki bir kararda? O cok sevdigimiz kedimize bile her gun farkli bir his besleriz. Bir sarki severiz askla dinleriz sonra sikilip kapatiriz. Artik sevmiyor degilizdir ama sikilmisizdir nihayetinde. Ilk dinlemis olmanin hazzini yasatmasa da sevdigimiz bir tini haline gelmistir.
Hayatta en buyuk devrim; kendi icindekileri donusturebilmektir. Yasanmasi mumkun degilse sayet, o duyguyu guzel haliyle oldugu yerde birakmak gerekir cok fazla zorlamadan. Ozlemle hatirlayacak oldugumuz bir gunun aksamindan, pervanesi oldugumuz o duygulari ayni hisle hatirlayabiliriz boylelikle. Her zaman hikayelere bir son yazmaya gerek yok bazen yarim kalan hikaye icimizde eksiklik duygusu yaratsa da aslinda hissettirdigi duygular itibariyle en tamamlanmis olanidir. Cunku o duyguyu her hucrenizde hissedersiniz asksa ask, nefretse nefret…
Ask iliskilerinde; insanın hazzı arayıp acıdan kacınması, doyumu arayıp bulduktan sonra bir metafor olarak o arzunun olmesi soz konusu daha cok. Burada sorulması gereken soru pesinden kostugumuz seyin hangi yonunden doyum yasıyoruz? Cevabı mutlak olan herhangi bir arzudur zaten bizi aska dusuren. Zor olması, heyecan uyandırması, gizem uyandırması, fethetme arzusu gibi… Tam da burada sekilleniyor icerik. Annesi tarafından surekli dokunularak temas icinde sevilen insan yavrularının asklarının cok tutkulu oldugu, insanın ilk askının sonraki asklarını sekillendirdiği ve digerlerinde de hep aynı hisleri yasatabilecek kisileri secmesi bir tesadüf değil aslında. Zaman icinde degisen cok sey olsa da bir baska seye evrilemeyen, donusturemedigimiz bizi doyuma ulaştıran arzuların sabitliği. Bunun yanında narsist, mazosist, sadist, sadomazosist ilişkilerin egilimlerinin degerlendirmelerini Freudyen yaklaşımlarla analiz etmis. Ask; esasen cocuklugumuzdaki eksik herhangi bir yanımızın bilmem hangi yansıtması…
Fazlaca pesimist bir kitap. Insanin huzurunu kacirmaktansa puslu bir hava icine buruyor sanki bu yonuyle daha cok karamsar. Hani bazi havalar vardir ne yagmur yagar ne de yagmaz ama bogar bu kitap tam da oyle bir his yasatiyor. Acin ortasindan herhangi bir satirdan baslayin kitapta bir cati ve anlam butunlugu yok. Bir melankolinin icinde yazilan satirlar gibi daha cok. Kafanin karisik oldugu bir zaman dilimi icerisinde okunursa fazlaca hosa gidebilir. Iyi ya da degil diye nitelendirdiklerimiz bize hitap ettigi duygu yogunlugu itibariyle kendimizden bir sey buldugumuz surece anlam kazaniyor tam da bu noktada benim kanaatimce sanki 18 ila 25 yas arasi daha cok dusuncelerin ic ice gectigi fazlasiyla sorgulamaya anlam aramaya basladigimiz yasta okunmali ben bu kitaba gec kalmisim.
Dehalik ile delilik arasindaki o ince cizgiye dahil olmasak da vakif olmusuzdur. Sade, benim kanimca benimsedigi bir felsefeyi yanlis yorumlama sebebiyle yasami boyunca delilik sinirinda kalmis. Guzel yazilmis bir kitap en basarili kisisel gelisim kitabindan cok daha etkileyici cikarimlar yapmamizi saglar. Kitabi basarili buldum lakin Sade gucunu
Insan olarak, yetistirilme tarzimizi yetistirdigimiz cocuklara uyarliyoruz aslinda. Cocuk yetistirmek bir baglamda kisinin kendisindeki dugumleri cozmesi demek. Biz kendimiz tam oldugumuzda cocukta kusursuz olacaktir. Ne yazik ki, bu donguyu asla tamamlayamayacagiz. Ne kadar donanimli olursak olalim bazi seyleri engelleyemeyerek kendimizce begenmedigimiz halleri olacaktir yetistirdigimiz bireyin. Insan kusurlu bir varliksa mukemmelini yaratmak cok da gercekci gelmiyor bana. Bir baglamda ice donup kendimize bakmanin en gercekci kani oldugu dusuncesindeyim. Biz iyi birer yetiskinsek vicdanli, merhametli … cocukta iyi bir cevreye sahip oldugu takdirde otesine gecmeyecektir. Kalpten geldigi gibi sevmek, dokunmak, sarilmak tum bunlarin isiginda deneyimleyerek yetistirilen bireyin mizaci dogrultusunda ogrenebiliyoruz yanlisi, dogruyu zaten o sirada da cocuk buyumus oluyor…
Kalpten Bağlı Bağlanma Temelli Ebeveynlik Eşliğinde Şefkatle Çocuk Yetiştirme RehberiLysa Parker · Görünmez Adam Yayınları · 2020116 okunma
Kendisi kadar yazini da cesur yazar… Baskaldiri yetisi elinden alinarak, korkutularak susturulmus -sindirilmis, erkek egemen toplumun yer aldigi toplumlarda bitmeyecek olan, bugun bile hala bir yerlerde cark icinde yitip giden hic yasanamayacak degil handiyse hic yasanmamis sayilan bir hayatin anlatisi… O kadar yurek daglayici anlatmis ki yazar ahlaki, vicdani defaten sorgulamaktan alikoyamiyor insan kendini. Kitabin mustehcenligine dem vurularak toplumun ahlaksizligini gizlemek icin toplatilmis olarak nitelendiriyorum bu eseri. Zira kitabin son sayfalarinda toplatilan eserine karsin yaptigi savunmasiyla bulundugumuz toplum gerceklerini o kadar guzel sergilemis ki 1988 yilinda yapilan savunmanin bugun hala guncelligini korumasi bu cografya insanin hep cehaletle bogusacagi yazgisinin ‘degistirilmez’ oldugu dusuncesine boyun egmek istemiyorum.
Gezegenimizde her gun yuzlerce kadinin yalnizca nefes almaya calistigi yasamda, guclu olmak demek her ne durumda olursa olsun ayaklari yere saglam basarak gunese donebilmektir, kanatlari kirik dahi olsa… Bunun icin ise mevcut durumu degistiremedigimiz haller olabilir o zaman, bakis acimizi ve dusunce seklimizi degistirerekte bu guce sahip olabiliriz. Kendi ozbenligimizden kaybetmedigimiz surece degerimizi hic bir durumda bir baskasi belirleyemez bunu yaratan kendimiziz ve onemli olan bu durumun farkinda olmak. Serbest dusus sonrasi sert bir sekilde carpmanin cumle obekleri ile cisim bulmus hali bu eser.
Bu kitaba biraz Bergson, biraz Lacan okumalari yapip biraz da Beckett okuyup baslamistim Deleuze okumalarini sonraya birakayim diye dusunmustum lakin, Proust’un anlatimi yillarin birikimiymis. Abartildigini dusunuyordum az bile soylenmis. Bir paragraf dusunun okundugunda sizi bambaska boyutlara hapseden, bazen on sayfa okuyup daha fazlasi edebiyat zehirlenmesi yapabilecek ciddi metinler iceren okundugu her ayri zaman diliminde bambaska cikarimlar yapilsa da, goturdugu yer hep ayni; insanin icinde dinmek bilmeyen gecen sandigimiz aslinda oldugu yerde duran bizim icinden gectigimiz zamanin izi, hep yuregin derinliklerinde bir yer.
Turkiye Cumhuriyetinin her yirmi yilda bir tekerrur eden darbelerinden ilki olan 1960 darbe donemi yasanilanlarini toplumsal yasanti uzerinden bireye indirgeyerek bireyler arasi iliskilerin, insan icinde yer edinen sarsilmaz devrimci ruhun diger bir deyisle ozgur, boyun egmez karakterinin basarili bir sekilde islendigi basyapitlardan biri.
Zorlu bir dönem, talihsiz bir seçim, yıpranmış bir CHP, iktidar olan Demokrat Parti anayasayi cignemesi uzerine halk 46 ruhuyla “yeter söz milletindir" diyerek sokaklarda ozgurluk, hurriyet pesinde. Puskurtulmeye karsi direnen, direnci kirilmaya calisilan dayak ve iskencelere maruz kalan dusunceleri ugruna olen onca aydin ve tum bunlarin cercevesinde gelisen bir ask...
Recep Peker: (Adnan Menderes hakkında)
“psikopat bir zihniyetin tezahürü” demistir.
Lacan’a baslamak icin cok faydali bir metin. Genel olarak arketiplerinden ve temelini oturttugu L semasindan bahsetmis. Bunlari yaparken Lacan’in yasamiyla birlikte anlatiyor. Bakildiginda anlasilmasi zor denilen ayna evresini o kadar guzel anlatmis ki okurken hic zorlanmadan kalici olarak ogrendiginizi farkediyorsunuz.
Nami Baser’in yazmis oldugu bu metni digerlerinden ayiran en buyuk avantaji Lacan’a ait Fransizca metinleri Turkceye cevirmesi (Fransizca- Ingilizce- Turkce olarak degil). Kendisinin Galatasaray Lisesini birincilikle bitirdikten sonra donemin Cumhurbaskani Charles De Gaulle tarafindan ozel bir bursla Fransa da Felsefe egitimi almasi doktora tezini Lacan’in dusuncelerine etkisi olan Hegel ve Marx ilişkileri üzerine yapmis olmasi Lacan’i daha iyi anlayip yorumlayabilmemiz icin cok kiymetli ayrintilar. Kendisinin Fransizca, Ingilizce, Almanca dillerini ince ayrintilarina kadar bilmesi yaninda Latinceye de hakim olmasi zaten zor ve yorumlamasi kolay olmayan Lacan okumalarini oldukca anlasir hale gelmesini saglayacak temel kavramlarinin da anlatildigi cok verimli bir eser.
Youtube de konuyla ilgili dinleti ve sohbetlerinden de faydalanabilirsiniz.
Cogumuzun bildigi ama okumadigimiz klasiklerden, Godot; mekanin, zamanin otesinde bir seyi mi temsil ediyordu? Yoksa kimisi icin Tanri, kimisi icin sevgi, kimileri icin umit, umut ya da gelecek, olabilir miydi? Peki daha iyi vicdanli bireysellikten uzak bir toplum? Ya da biz mi cok anlam yukledik yalnizca bir oyun icerisinde gelmeyen ama yine de beklenilen miydi gercekten? Sahi kimdi, neydi bu Godot? Ne oldugunu bilmedigimiz belki de hic gelmeyecek olandi. O cok sey olan ‘sey’ olabilir miydi?
En kotusude kalabalik icinde yalnizlik olsa gerek! Hayir munferit olarak degil , kafa yapisi geregiyle...
Ust metin olarak sadece buyuk bir yalnizligin romani olarak belirtsekte, alt metin olarak varolmanin sancisini cok derinden sorgulayan muthis bir eser. Dikkatli bir okuyucu roman bas karakterinin, Albayin varligini kendi icinde var mi, yok
Ince bir kitap olmasina ragmen oldukca hacimli bir eser. Temel olarak Montesquieu’nun Kanunlarin Ruhu adli eserinden oldukca etkilenilmis olarak kaleme alinmis oldugunu dusunuyorum. Sade, yalin ve direkt cekirdegi veren bir anlatim tarziyla yazilmis.
Cevirmen Vedat GUNYOL’un genel hatlariyla kitabin icerigine dair tatmin edici nitelikte onsozu mevcut.
Toplum sozlemesi; cozum yolununu buldugu ana sorun: “uyelerinden her birinin canini, malini, butun ortak gucle savunup koruyan oyle bir toplum bicimi bulunmali ki orada her insan, hem herkesle birlestigi halde kendi buyrugunda kalsin, hem de eskisi kadar ozgur olsun.”
Toplum sozlesmesiyle her ortak topluma mallarini ve yasamini birakir; “once dogal ozgurlugunu, sonra da istedigi ve elde edebilecegi seyler uzerindeki sinirsiz hakkini.” Ama buna karsilik, “toplumsal ozgurlugu ve elindeki seylerin sahiplik hakkini” kazanir. Kisilerin “devlete adadiklari canlari bile, bu yoldan surekli olarak korunmus olur.”
Kisisel gelisim icin her zaman kisisel gelisim basligi altinda bulunan kitap okunmasi gerekmez. Bazi hayat oykulerini iceren romanlar en etkili kisisel gelisim kitabindan cok daha fazlasini ogretir. Her ne kadar bir ask romani olarak bilinse de kitabi okumadan once Tolstoy’un hayati ve hayatini adadigi ugraslar donemin Rusyasi ve uygulanan sosyal
Alisagelmisligin, yalnizligin, akip giden zamanin icinde kaybolan bir adamin hikayesi. Yalin ve sade dille yazilmis bu oyku de kalibindan cikmaya cesaret edemedigimiz, vazgecemedigimiz icin yasamaya mecbur kaldigimiz goze perde inerken hayiflanilan, acabalarla gecirilmis basi yastikta hayata elveda derken hayallere de veda edip bosa gecen omrun guzel bir sekilde islendigi bir yapit.
Kisinin kendisiyle yaptigi ic catismalari konu edinmis olup bu dogrultuda ki itiraflarinin yani sira ice donuk bir karakterin ic dunyasinin acik ifadelerle kaleme alindigi bir monolog.
Suc kavramini yeniden degerlendirttiren, ahlak kavramini sekillendiren, vicdan muhasebesi yaptirtan bir eser. Yazarin anlatim gucu sucluya bakisinizi farkli bir sekilde ele aldirtiyor. Islenen bir suc neticesinde suclunun icinde yasadigi firtinalari o kadar guzel islemis ki yazildigi donemin Rusyasinda kitabi okuyan bir savci Dostoyevski hakkinda suc duyurusunda bulunmus. Bir katilin yasadiklari buhranlar psikolojik sikintilar daha guzel nasil anlatilabilirdi?
·
Not rated
Genel hatti ile Dogu ile Bati arasina sikisip kalmis Turk insanini irdeyelen siirsel anlatimli grotesk bir roman. Toplumun cesitli mekanizmalarini hicivci bir sekilde ilmek ilmek incelemesinin yaninda insanlarin para karsisinda edinmis olduklari degerlerini nasil hice sayip, yadirgadiklari durumlari benimseyip mevcut durumlarina alisma sureclerini irdelemis yazar. Bas karakterle ilintili olarak bir ders cikarmak gerekir ise; zaman zaman kisi bulundugu konum ve mevkii de saat gibi ayar vermeli kendine.
Insan karakterini olusturan ozgur olma ediminin bir sonucu olarak yaratilmis bu tiyatro eserinde; bireyin kendine yarattigi yasam alani olan ozgurlugu, baska kisilerce kaliba sokulmus haliyle yasamak zorunda kalinmasindan mutevellit kisiye cehennem kapilarinin ardina kadar acildigini gosteren guzel bir trajedi ornegi.
Victor Hugo'nun olgun denilebilecek ilk kurgu eseri oldugu, basyapiti olan Sefiller'in oncusu niteligindeki bu oyku toplumsal vicdanı keskin bir biçimde incelemis olup yasama hevesinin ne kadar baskin oldugu, onsozu ile beraber degerlendirildiginde gercek yasanmis bir olaydan esinlenilerek kaleme alinmis bu eser; tecrit edilen bir katilin infaz surecinde hissettiklerini, ailesini, cevresini ve sosyal sartlarini gozler onune serip okuyucunun sucluya bakisini farkli bir yonde aralayarak suclularin mutlak suretle topluma kazandirilip ehillestirilmesi yonunde adimlar atilmasi gerektigini konu edinen oldukca etkileyici bir oyku. Albert Camus, Charles Dickens ve Fyodor Dostoyevski gibi yazarlarda da derin bir etki bırakan eser olma yonuyle de bilinmekte.
Varlik felsefesi uzerine kurulmus yalin, surukleyici anlatimi ile beraber belagat sanatinin tavan yaptigi, derinlemesine carpici psikolojik cozumlemelerin yer aldigi muhtesem bir basyapit. Kitap icerigindeki kardeslerin dusunceleri, hayata bakis acilari gercek hayatta Dostoyevski'nin kendi icinde catistigi fikirlerin bir yanilsamasi. Baba argumanini bicimlendirmis oldugu karakter de yine ayni sekilde kendi hayatindan esinlenmis, yarattigi karakter olarak karsimiza cikiyor. Bitmesini hic istemedigim bu kitaptan sonra bir Dostoyevski hayrani olmamak elde degil. Zira, dusununce yuzyili degil, yuzyillari etkileyen bir edebiyat yazari degil, ustasi degil, Tanrisidir diyebilirim.
Terminolojiden uzak uslup olarak sade ve yalin herkesin anlayabilecegi dilde. Edebi bir yapit olmasinin yaninda felsefe, psikoloji ve
sosyolojiyi de barindiran sinif farkinin keskin cizgilerle anlatildigi inanmanin aslinda basarmak oldugu mesajini ilmek ilmek isleyerek okura
sunan guzel bir eser.
Oncelikle bu kitap kesinlikle bir karakter sahibi! Bu sebeple havuz basinda ya da guneslenirken okunulacak bir kitap degil! Doganin kalbinde camlarin hisiltisi altinda okunmali ki tereddutsuz vahsi
doganin sadece hayvanlari degil insanlari da ne sekil hayvanlastirdigi iyice ozumsenebilsin. Sevginin tum ruh parcalanislarini geri planda biraktiracagi ve ne kadar yuce icten bir duygu oldugunu bir kopegin
sadakati ile birlestirerek okurlariyla bulusturan yazarin etkileyici tasvirlerinin yer aldigi bu eser icimizdeki kosulsuz sevme duyusunu ortaya cikariyor.
