Din, ahlak gibi kavramlarin yalnizca kitlelerin yonetimini kolaylastiridigi asikarken kisiye de tek katkisi(!) sosyal tabularin insandan goturdugu, yasamak istedikleriyle yasayamadiklari arasinda secim yapmak zorunda kalmasi… Duygulari anlayip, idrak edip bu minvalde yasamak kisiyi bastirilan duygularin altinda kalmaktan kurtariyor. Lakin; her kim olursa olsun kisisel sinirlarimiz dahilinde belirlemis oldugumuz cerceveyi esnetip kendi kisiligimizden odun verdikce kendimizden kaybediyoruz.
Dayatilan din ve ahlak kurallari kendimize itiraf edip rahatlayacagimiz seylerin bile icimizde muhasebesini tutturup, hissettiklerimiz ile aile icerisindeki yetistirilme tarzinda, toplumda ogrenilenler arasinda ikileme dusurdugu anda hikaye basliyor. Bu konuyla ilgili sayfalarca yazilabilir ancak, kendimizi sonu gelmeyen bir kisir dongu icerisinde bulabiliriz. Insan olarak hayvan turune aitsek kaosun icindeki o duzensizlik bizim tabiatimiz aksi sekilde mutlu olabilmenin yolu yok.