Mutlu mu, yoksa mutsuz muyum bilmiyordum. Ama bildiğim bir şey vardı. İnsan kendisini mutlu ya da mutsuz olmaya ikna edebilirdi. Nasıl hissediceğin, hayata yaklaşımına bağlıydı.
İnsanoğlu özgürlüğünü, kurallar ve rutinlere göre yaşamakla birlikte gelen güvenlik hissiyle takas etmişti, hem de özgürlüklerine mal olduğunu bile bile.
Geri arayamazdım bile çünkü aramayı ankesörlü telefondan yapardı. Telefonun sonsuza dek çaldığı ama kimsenin cevap vermediği boş telefon kulübesi kabusları görürdüm