Hz Peygamberin vefatıyla beraber halefleri iki ana cevap üretirler: bir grup Hz peygamberin vefatı ile beraber ilahi bilgi akışının artık kesildiğini gerekli olan her şeyin kitap içinde kaydedildiğine dolayısıyla bundan sonra dini bilgi üretme adına yapılabilecek tek şeyin kitabı yorumlamak olduğuna kanaat getirdi. Bu anlayış kısa sürede siyasal gücü ve sayısal çoğunluğu ele geçirdiğinden ehli sünnet vel cemaat adına aldı. Diğer bir anlayış kutsal olanla irtibatın kesilmediğini şeriatın temelleri atılmış olsa da onun gerçek anlamına ancak sahip oldukları özel bilgi ile imamların nüfus edebileceğini iddia ediyordu bu imamlar Hz Ali ile başladığından bu gruba da şi'atül Ali işte aleviler doktorin bakımından bu 2. Ekol'e mensuptur
Hz.Peygamber şeriatı herkese açıklamış, ancak şeriatı doğru anlamak ve uygulamak için şart olan "tarikat ilmini" sadece Hz. Aliye vermiştir. Ancak müslümanların büyük bir kısmı bunu kabul etmeyerek Hz.Aliden ayrılıp hilafet aracılığıyla örgütlenerek "şeriat" yolunda gitmeyi tercih etmişlerdir.
1512-1513 Yılında Müftü Nureddin El Hamza, (Fıkıhcı ve hadisci) Alevilerin öldürülmesinin vacip olduğunu, Alevilerin eşlerinin ve çocuklarının müslümanlara helal olduğunu belirti. Aynı şekilde bir sene sonra Kemalpaşazade(İbni Kemal) Şeyhülislam bu şekilde fetva vermiştir.
Alevi inancı, Hz Ali'nin verasetini ve 12 imamın imametini esas alan Şii bir anlayışa dayanır. Fıkhi olarak imamiye (Caferi) Mezhebine tabi olmakla beraber kendisine Has inanç ibadet ve dini toplumsal kuramlarını Türk kültürü içinde geliştirilmiş u yönüyle bugün İran'da hüküm süren Şiilik ten ayrılmıştır.
Evlenenlerden biri kadın diğeri erkektir; ama unutmayalım, her ikisi de insandır ve diğer tüm ilişkilerde olduğu gibi mut lu bir evlilik ilişkisinde de temel olan insan insana iletişimdir.