Bu kitap etrafımızda gördüğümüz, hissettiğimiz, yarım olarak doğa diye adlandırdığımız ahengin bir parçasıdır. Kainatımızda, tekamül diye adlandırabileceğimiz o nurlu yolun, insanların bilgilerine olan bir köprüsüdür. İnsanın dar bir madde hayatını, geniş ve idrakli olan ileri bir safhaya bağlayan biricik yoldur. Bu ne bizim, ne siz insanların, ne de hiçbir kimsenindir. Bu, ilahi nizamın, insanlara bir hediyesidir. Yani doğadan bir parçadır.
Bundan elli yıl, belki de yüzyıl sonra mı? insanoğlunun bilgiden korkmadığı, artık zayıflığını “ahlâk kuralı” kisvesi altında saklamayacağı, “yapacaksın” zincirini kırma cesaretini bulduğu zamanlar da gelecek, işte o zaman insanlar benim yaşayan bilgeliğime açlık duyacak, işte o zaman insanlar, dürüst bir yaşam, inançsız ama keşiflerle dolu bir yaşam için benim kılavuzluğuma ihtiyaç duyacak. Zaferle dolu bir yaşam için. Şehvete karşı kazanılan bir zafer. Boyun eğmek için duyulan şehvetten daha büyük bir şehvet var mı?
Asıl mesele Josef, insanları etkilemek için akılcılığı bir kenara bırakıp daha aşağı düzeydeki becerileri kullanırsak, elimize geçenin daha ucuz ve daha aşağı düzeyde bir insan olacağıdır. İşe yarayan bir şey istediğinizi söylediğinizde, duygularınızı etkileyecek bir şey istediğinizi söylemek istiyorsunuz. Evet, bunun da uzmanları var elbet! Peki kimdir onlar? Rahipler! Onlar etkilemenin sırlarını iyi bilirler! İlahilerle sizi idare eder, göğe yükselen kuleleri ve kubbeleriyle bizi bodur bırakırlar; boyun eğme isteğini kamçılar, doğaüstü kılavuzlar, ölümden korunma, hatta ölümsüzlük teklif ederler. Ama bir de aldıkları bedele bakın -din köleliği; zayıfa karşı hürmet; bedene karşı, zevke karşı, bu dünyaya karşı nefret.
Hayır, bu tür bir teskin etme yolunu, bu insanlık dışı yöntemi kullanamayız! Aklımızın gücünü bilemek için daha iyi yollar bulmalıyız.