Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Rza Mammadov

Bir kez kendini bulmuş olan kişinin bu yeryüzünde yitirecek bir şeyi yoktur artık. Ve bir kez kendi içindeki insanı anlamış olan bütün insanları anlar.
Reklam
İlk kez iyiliğin ve kötülüğün insanın içinde yaratabileceği haz adına ne varsa hepsini hissettdim, fakat beni asla tanımayacaksınız: Ey siz insanlar, siz benim sırrımı nereden bileceksiniz!

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Yes
Son derece başıboş ve şansa dayanan bir yaşantımız vardı. Hemen hiçbir şeyi önceden planlamaz, kazara planladığımız şeyleri de pek seyrek olarak uygulardık. Acıktığımız zaman karnımızı doyurur, susadığımız zamansa su içerdik. Et yiyen düşmanlarımızdan uzak durmaya çalışır, geceleri mağaralarımıza sığınır, geri kalan zamanlarda da oynayarak vakit geçirirdik. Her şeye çok meraklıydık. Çok kolay eğlenir ve durmadan birbirimize oyunlar oynardık. Tehlike karşısında kaldığımız, bir de herhangi bir şeye kızdığımız zamanlar dışında hiçbir ciddilik yoktu yaşantımızda. Ama tehlike olsun, kızgınlık olsun çok çabuk unutulurdu aramızda.
Yaşamış olduğum çağ, hayvanın insanlaşmaya başladığı yarı-insanlar çağıydı anladığım kadarıyla.
Reklam
hm
İnsanlar nerede? diye sormuş nihayet küçük prens. Çölde insan kendini biraz yalnız hissediyor... - İnsanların arasında da yalnız hissedilir, demiş yılan.
Para umurumda değildi. Aksine ondan nefret ediyordum. Uğruna düşülen halleri gördükçe midem bulanıyordu.
Gözlerinden ayırmıyordum gözlerimi. Başka bir yere bakarsam canım yanacakmış gibi geliyordu. Sadece onu görüyordum. Başka kimseyi istemiyordum. Kelimelerini dinliyordum. Ağzından çıkan harfleri. Söyledikleri bir yerlerde yazıyormuş gibi, konuşmasındaki virgülleri, noktaları görüyordum. Kelimelerinin arasındaki boşlukları. Gülümsüyordum. O gülümsediği için. Gülümseyerek konuştuğu için. Sakinleşiyordum. O sakin olduğu için. Artık korkmuyordum. O bana "Korkma" dediği için. "Üşüme!" diyen bir annenin sözünü dinler gibi. "Olur, üşümem" diyordum. "Gerekirse donarak ölürüm ama üşümem!"
:D
Aslında gün saymak, kutsal vazifeye, açık bir ihanetti. Ama sayıları çoktu. Hepsini mahkemeye verecek zaman yoktu. Belki de bu defteri basan ve satan içeri atılmalıydı. Ülke çapında, bu işi her kim yapıyorsa hepsini. Çünkü asıl suçlular onlardı. Vatan borcunun ne zaman biteceğini, sinsi bir esnaf gibi hesaplayan askerler değil. Asıl suçlular matbaacılardı. Tabelasında "Askeri Malzeme" yazan dükkânların sahipleri.
Reklam
Ordu Düzeni
"Zorunlu askerlik hizmeti, emek, zaman ve kaynak israfıdır. Erlik, derhal bir meslek statüsü kazanmalı ve profesyonel ordunun bir parçası haline gelmelidir. Her üç ayda bir toplanan yüz binlerce genci askere dönüştürmek için harcanan çabanın onda biriyle ordunun işlevselliği on kat arttırılabilir. Sosyoekonomik açıdan geri bırakılmış toplumun zorunlu askerlik hizmeti yoluyla olumlu anlamda biçimlendiği düşüncesi asla geçerli değildir. Bunun kanıtı, nesillerdir askerlik hizmetini tamamlamış erkeklerin yönlendirdiği günümüz toplumunun mevcut düzeyidir. Askerliğin insanı adam ettiğine ilişkin inanç, bütünüyle temelsizdir. On dokuz yaşına kadar cahil bırakılmış genç erkekleri dayatma yoluyla, on beş ay içerisinde bilinçlendirmek mümkün değildir. Dolayısıyla, 460 gün boyunca izmarit toplayarak mintika temizliği yapmış olanla, kanalizasyonu denize akıtan aynı kişidir. Dolayısıyla, 460 gün boyunca vatan sevgisi aşılanan insanla, devletine kazık atan aynı kişidir. Dolayısıyla, 460 gün boyunca vatandaşını adam etmek için uğraşanla, insani gelişmişlik endeksinde dünya 84'üncüsü olan aynı ülkedir. Ordu, zorunlu katılımlara ihtiyaç duyamayacak kadar ciddi bir kurumdur. Aldığımız eğitimin süresi on haftadır. Çağdaş hiçbir ordu on haftalık erlere güvenerek varlığını sürdüremez. Kahramanlık şiirleri okuyan ve komando üniforması giymiş beş yaşındaki çocuklar kadar asker olan bizler, bu vatan için öleceğiz. Çünkü ne savaşmayı biliyoruz ne de hayata dair bir umudumuz var!"
Güçlü, zengin, mutlu ya da âşık olmayı hayal etmek hiçbir işe yaramıyordu. Sıradan hayallerin tatmin edici hiçbir tarafı yoktu. Gerçekleşene kadar ölü olan hayallerdi bunlar. Ama ölümü düşlemek, ölmeye yetiyordu. İntiharın eşiğine gelmek, orada yaşamaya devam etmeye yetiyordu. Belki de insan kendini öldüremesin diye hayal etme gücüne sahiptir. Belki de bu yüzden ben, aklımdan geçen her şeyi gerçekleştirdim. Biri hariç. Onun da ne olduğunu biliyorsun..."
"Beni iyi dinle. O kabusu neden gördüğünü biliyorum. Hepsini anlatacağım. Sen deli değilsin. Sadece şanssızsın. Şanssız, küçük bir çoçuk.
Bir şeyler düşünmek istiyordum. Unutmak için.
Birliğin çok dar. Elbet çarpışacaksın. Elbet canın yanacak. Hem nerede biriktirdin bu kadar gururu? Ne zaman? Üstelik gerçek bir gurur bile değil, seni korkak yapan. Saygınlığını mi kaybedeceksin? İnsanlığını mı? Burada dayak da yiyeceksin, küfür de. Bir orduya karşı tek başına ne kadar dayanabilirsin? Ayaktasın ama aslında sürünüyorsun. Üstelik bir emir bile yok. Korkaklığın senin yaran. Kapatacaksın onu. Saklayacaksın. Unutacaksın."
574 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.