Halkımın inanışına göre, bizler öldükten sonra özümüz evrendeki
yıldızların yanmasını sağlar. Öyle bir şeye inanmak aptalca geliyor ama
geceleri gökyüzüne baktığımda parlayan yıldızların en azından ikisinin
annem babam olduğunu düşünmek iyi geliyor.
Hayatımın nasıl olup da bir Cuma gecesi bunları yapacak kadar yoldan
çıktığını anlayamıyordum ama bir yanım hiç de önemsemiyordu bunu.
Elbette bu daha da çok kaygılandırıyordu beni.
Büyükler, evrenin oluştuğunda en saf ışıkla dolduğunu,
bunun gölgelerde yaşayanları, yani Arumları kıskandırdığını
anlatırlardı. Kıskanmış, sonra da bütün ışığı
boğmaya karar vermişlerdi. îki gezegen arasındaki savaş
da böyle çıkmıştı.
Ormanın kenarı boyunca hareket eden bulanık bir ışıktan ibarettim. On üç milyar ışık yılı uzaktaki bir gezegenden gelme bir uzaylı olmak gayet muhteşemdi.
Bilim insanları, nükleer füzyona dayalı bomba yapımının mümkün olduğunu anlayınca eğitimli bilim insanları bomba yapma çalışmalarına başlayabildi. Bu önemli sır, hiroşima’da sır olmaktan çıktı.