Ey Kavmim! Bana karşı olan düşmanlığınız, Nûh kavminin veya Hûd kavminin, yahut Salih kavminin başına gelenin benzeri gibi bir felaketi sakın sizin de başınıza getirmesin. (Ve unutmayın ki) Lût kavmi sizden uzak değildir.
Hud/89
Arkadaşlar, dünyanın en büyük lüksüne sahibim galiba. Yurtta bize özel hoca gelip teravih namazı kılınıyor! Olayın akışında çok normalmiş gibi geldi ama oturup düşününce çok büyük bir nimet değil mi? Hele şu günlerde insanların inançları uğruna çektiği acıları düşününce bizim böyle imkanlara sahip olmamız... Biz farklı dünyalarda yaşayıp aynı cennete gidebilecek miyiz?..
Üzüm üzüm üzülmek diye bir deyimimiz var ama oradaki üzüm bu asmadaki üzüm değil. Üzmek aslında kırmak koparmak demek. Gerçekte de kırılınca, bir yerden koparılınca, içimizden bir şey kopunca üzülürüz. Kalbimiz kırılınca üzüldüm deriz. Asmadaki üzümü de yiyebilmek için koparmamız, dalından kırmamız lazım ya işte; üzüm kırılan koparılan meyve demek... Geriye dönelim üzüm üzüm üzülmek dediğimiz şey, üzüldüm ama geçmedi kırılmaya devam ederek üzülüyorum gibi bir anlam taşıyor. Çünkü bir acının geçmemiş olması da başka bir acı.
Yine, yeni, yeniden...
Anlamını bilmeden çiçek böcekle kutladığımız bir gün...
Kendimize hediye aldırmaya bahane arıyoruz gibi ne dersiniz!?
Her ne kadar kültürümüzde hiçbir yeri olmasa da dünyada bazı kadınların hak mücadelesi için can verdiği bir "emekçi" gününü sadece "kadın günü" olarak değerlendirip değersizleştiriyoruz.
Belki de ben fazla düşünüyorum...