Ölmüyorsun hasretten, yok etmiyor acılar, yaşıyor da sayılmıyorsun pek...
Ruhunu çıkartıp bedeninden, asıyorsun portmantoya.
Kalbin masanın üzerinde ki boş vazoda.
Atıyor mu, sen dahi anlamıyorsun...
Özlem iliklerine kadar işliyor.
Habis bir tümör gibi sarıyor bedenini de,
Bir nebze olsun acı duymuyorsun.
Zamanda kaybolup gidiyorsun...
Gözlerin, önüne set çekilmiş azgın bir nehir oluyor.
Sıkışıp kalıyor yaşların.
Aksa, ağıt olacak masalların...
Gün yirmi dört saat karanlığa gebe,
Aydınlığı unutuyorsun.
Yıldızlar sönük, parlamıyor gecene.
Güneşi görsen, kavrulacaksın...
Öldürmüyorsa hasret, yok etmiyorsa acılar, bırakıyorsun kendini boşluğa...
Hiç olmazsa, yuvarlandıkça büyüyen çığ oluyorsun yamaçta...
Üstelik!
Öyle gel deyince, yada sabredip bekleyince gelecek bir yolcu değil vuslat...★
Yıldız Seçen