Depremin yarattığı psikoloji içindeki insanlar artık çok katlı binalarından çekiniyor. Bu koca beton yapılar bir iğneli fıçı olmuş içindekileri habire dışarı fırlatıyor. Hemen herkes tek katlı, iki katlı bina peşine düşmüş. Eh, ne demişler bir musibet bin nasihattan evlâdır.
Öyle de, zaman bu kabil duyguları, düşünceleri çabuk siler. Aradan birkaç yıl geçtikten sonra insanlar yine "kaptıkları" bir arsaya, zeminine bakmaksızın, depremi falan aklına getirmeksizin koca koca binaları dikerler.
Kutsal kitabımız buyuruyor: "İnsanoğlu hem cahil, hem nankördür"
Keşke kendimize gelebilsek, bir deprem kuşağında olduğumuzu unutmadan evlerimizi, şehirlerimizi, sanayi tesislerimizi "şartlarına uygun" biçimde inşa edebilsek.
...
Bir kişi Müslümanlığa bağlanırsa, Allah'a inanıp peygamberi benimser ise imanın şartları ile İslam'ın şartlarını kabul ve tasdik sonucu hayatını bu ilkeler çerçevesinde yaşaması şarttır.
Fetih kelimesinin anlamları içinde 'açmak, açılmak' da vardır. Bu şehirden kendini size açmasını istiyorsanız, öncelikle onun manevî fatihlerine karşı görevlerinizi yerine getirmeniz gerekir.
İstanbul'u gezmenin de bir âdâbı var. Bir yere gitmek, bir yeri gezmek esas itibarı ile bir "fetih" olmak gerekir. Aksi takdirde "görenlerden" değil de sadece "bakanlardan" oluruz.