Savsaklama, hayatın gerçeklerinden kaçmakla ilgili bir sorundur. Hedeflerimizi savsaklarken aslında kendimizin en azılı düşmanı haline geliriz. Söz konusu olan kendi hedeflerimiz, kendi görevlerimiz ve bunları gereksiz yere erteleyende bizzat kendimiziz.
" İnsan, hareketlerine engel olabilirdi; fakat düşüncelerini nasıl durdurabilirdi? İnsan tabiatına bu kadar aykırı birşey olamazdı. Düşünce suçundan söz etmek, anayasaya aykırıydı. "
Dört kişi parkta çektirmişiz; Ben, Oktay, Orhan bir de Şinasi. Anlaşılan sonbahar; Kimimiz paltolu, kimimiz ceketli; Yapraksız arkamızdaki ağaçlar. Henüz babası ölmemiş Oktay'ın, Ben bıyıksızım, Orhan Süleyman Efendi'yi tanımamış. Lakin ben hiç böyle mahzun olmadım. Ölümü hatırlatan ne var bu resimde? Halbuki hayattayız hepimiz.. Melih Cevdet Anday
Leyla Neyzi bir kitabında, N.Kazancakis'ten okuduğu bir öyküden söz eder. İki gezgin uğradıkları bir köydeki çitin üzerinde değişik bir çiçek görerek onu koparırlar. Çok güzel bir çiçektir bu. Köyün çocukları etrafında toplanır. Gezginler etrafında toplanan çocuklara sorarlar: " Bu çiçeğin adı ne?" Çocuklar: " Bilmiyoruz, Lenio Teyze bilir," derler. "Koşun, çağırın onu." Çocuklardan biri köyün içine doğru koşar. Sabırsızlıkla bekler gezginler. Kısa bir süre sonra döner çocuk. "Lenio Teyze ölmüş." Kalpleri daralır. Lenio Teyze'nin değil, aslında "bir kelimenin öldüğünü düşünürler. Kelimelerin ruhu vardır. Kelimeler, sadece harflerin bir araya gelmesiyle oluşan anlamın dışında bir şeydir. "Çiçek" sadece çiçek değildir mesela. Ya da "mektup". Yalnızca bir zarfın içindeki kağıt mıdır, mektup? "Fotoğraf" denilince niye içimiz titrer o zaman? Çünkü o yalnızca bir fotoğraf değildir de ondan.
Marie, beni öldürecekler, bunu anlıyor musun?
Hemde herşeyin düzene girmesi için törenle, soğukkanlılıkla! Aman Tanrım!
.
Zavallı küçüğüm! Seni onca seven, güzel kokular yayan beyaz, küçük boynunu öpen, elleriyle hiç durmadan ipek gibi saçlarının buklelerini okşayan, yuvarlak güzel yüzünü ellerinin arasına alan, seni dizlerinin üstünde zıplatan ve akşamları Tanrı'ya dua etmen için iki elini birleştiren baban ölecek!
.
Ah! Güzel Marie'ciğim, o jüri üyeleri en azından seni görseydi! O zaman üç yaşındaki bir çocuğun babasını öldürmemeleri gerektiğini anlarlardı.
Sana şunu derim, küçük adam: İçindeki en iyi şey için duyuyu yitirdin. Boğdun onu, ve onu kimde görsen, katlediyorsun, çocuklarında, karında, kocanda, ananda ve babanda. Sen küçüksün ve de küçük kalmak istiyorsun, küçük adam.