-Zatıaliniz ne işle meşgulsünüz?
(...)
-Seyyar bir tiyatro kumpanyamız var. Memlekete biraz eğlence, biraz düşünce, biraz da üzülmece götürüyoruz. Bagajımız bu efendim.
Ertesi akşam sekiz kırk beş vapuru, yıldızlarla ka ranlık, içinde olmayanların arzulayacakları, içindeki lerin sessiz, sakin, yorgun, iyi, tatlı fakat iç ezici şeyler düşündükleri bir âlem içinde giderken....
Ayşe Hanım'ı merak ediyorum Evlendi mi? Nerede şimdi? Hâlâ yaşıyor mu? Ama seni hiç merak etmiyorum Hüseyin Avni Bey. Zengindin, iyi yaşadın, sevdin, sevildin, öldün, gömüldün, olacak oldu yani! Ne yapalım?
"Gitgide birçok şeyler öğrendi ya; önce gülmesini öğrendi. Mahzun, zarif bir gülüş buldu o ağız. Nereden, nasıl getirdiler bu gülüşü de oraya oturttular, bunu öğrenemedim. Kadınlığın, güzelliğin sırrı!"
-Hey zavallı balık, diyor, ağzın var, dilin yok. Gözün var, saçın yok. Pulun var, paran yok. Canin, kanın var, anın şanın yok. Tutulursun metelik etmezsin. Tutulmazsın küfür yersin. Sen Allah'ın dilsiz mahluku, sen olmasan bütün kış ben ne yerim!