Efendimiz (SAS) giyin kuşamında genellikle sarı ve beyaz renkleri tercih ederdi hatta o bir sözünde beyazı renklerin en güzeli olarak nitelemiştir.erkeklere ise kırmızı rengi hoş görmemiştir.
O halde eşya ile olan münasebette bu unutulmamalıdır. Bilinmelidir ki onlar müslümandır bizim din kardeşlerimizdir bizlerin doğal müttefiklerdir. Bazen bir haber olur girer zamanın en zalim adamı olan Nemrut’un burnuna onu alaşağı eder. Bazen zamanın en büyük dava adamı Hz İbrahim’e ateş serinliğe dönüşür ona güllük gülistanlık olur. Bazen elindeki kılıç kafirler doğrayan bir makina olur bazen Hz İsmaili kesmeyerek ona olan kardeşliğin yerme getirir bazen hüdhüd olur ötelerden haberler getirir bazen Babil olup zalimlerin üzerine taş yağdırır .
Taşlardan öyleleri vardır ki içlerinden ırmaklar akar, yine öyleleri vardır ki çatlarda içlerinden sular fışkırır,yine öyleleri vardır ki Allah korkusuyla yukarıdan aşagıya yuvarlanırlar.
İnsanın kendi ile tanışmasının ilk sorusu’’ ey can sen kimsin’’ olmalı ve kendisine yönelmelidir bu ben kimim sorusudur . Sorudaki can kelimesi Doğancüceloğluna ait olup buna nefis yerine can denmesi mesela halk arasında canım çekti, canım yandı,beni can evimden vurdun deriz ya hani bu da içimizde saklı bir yüzün yani öz benliğimizin varlığına işarettir. Bu soruyu sorunca karşıdaki canın varlığını kabul etmiş oluruz buda benliğin varlığının itirafıdır. Zaten imanın itirafı olan şehadet , insanın hem kendisi hem de rabbine tanıklık etmesidir. ‘’ eşhedü ‘’ ben ş ehadet ederim ki demek aslında ben varım ve varlığımla tanıklık ederim demektir.