KUMANYA yüzyıllardır doğru söyleyene değil güçlü olana inanma geleneğini sürdüren bir ülkeydi ve bu onların adeta genlerine işlemiş bir hastalık gibiydi. Bu hastalığı atlatmış olanlara da karşı çıkılırdı.
Mahkemeler iktidara karşı açılan davaları çeşitli sebeplerden kabul etmiyor ya da iktidardakilerin lehine sonuçlandırıyordu, Kumanya'da adalet güçlünün hizmetinde olduğu için vicdan mahkum edilmişti.
Her zaman olduğu gibi iktidar yaptığı güzel şeyleri ben yaptım diye överken kendi hataları sonucunda ortaya çıkan olumsuzluklar konusunda da ""Muhalefettekiler yaptı" diyerek kendi taraftarlarını inandırıyordu.
Onlara bağlı seçmen, kendilerine bir yalan söylendiği ortaya çıksa bile önce inanmaz ve inkar eder, sonra da
"Eğer yalan söylenmişse bunun mutlaka büyük ve önemli bir nedeni vardır. Ona da bizim aklımız ermez" derdi
Bu kadar ağladığım bir kitap daha olmamıştı.
12 Eylül 1980 darbesinin haksızlık ve baskılarını yaşayan, yüzbinlerin hikâyesi.
Akıcı bir dil, merak unsuru ile bir solukta okunan kitaplarımın arasında ayrı bir yere sahip olacak.
Roman bir insanlık suçunu anlatmakta kalmıyor o dönemin insanlarının güçlü darbecilerin yanında nasıl yer aldıklarını, Evren'i nasıl pohpohladıklarını anlatırken sosyolojik bir gerçeği ve kitlelerin güce nasıl tapındıklarını da tüm gerçekçilik öğeleri ile gözler önüne sermekte.
Bazen romandaki olaylar istediğiniz gibi bitmeyebilir çünkü gerçekler okuyucunun isteğine bağlı değildir.
Kemal Yılmaz tanınmış popüler medyatik bir yazar değil ama kalemi o kadar güçlü ki okurken sanki karşınızda hoş sohbet biri anlatıyor hissine kapılıyorsunuz. Bir gün mutlaka bu toplumun okurlarının
Kemal Yılmaz ve kitaplarına gereken önemi vereceğine inanıyorum.