Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gizem

Sabitlenmiş gönderi
Günler hep böyle geçecek, güneş hiç batmayacak, neşe de keder de hep aynı kalacak sanırız. İnsanoğlu aldanıştadır. Güneş batar, yağmur kesilir, kuşlar yuvalarına çekilir. Hiç ummadığın anda bir dalga gelip kayığı devirir.
Reklam
“Hayırla yâd edilmek, hayırdua almak, Allah rızasını kazanmak için ben bütün bu eserleri yaptım.”
Sayfa 58
Ayağımıza takılan engeller başarıya çıkan merdivenlere, kelepçelerimiz kontrollü bir güce evriliyordu – ki zaten her şeyin geçici olduğu bu dünyada kalıcı üzüntülerin anlamı da yoktu.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Göz açıp kapayana kadar geçecek bir ömre sahip olsa da, insanoğlunun en belirgin özelliklerinden biri sabrı sindirememesiydi. Yaşanan anın içinde karşımıza çıkan bir felaket sadece günler sonra şükretmemiz için bir sebebe dönüşebiliyordu.
Sayfa 41
Sarsılmaz bir yapı inşa etmenin ilk şartı sarsılmaz bir inanca sahip olabilmekti. Kimsenin görmediği, bilmediği, anlattığında hayal dahi edemediği devasa mimarileri aklından kalbine indirmeyi başarabildiği ölçüde kendini başarmış hissederdi.
Sayfa 41
Reklam
İnsanlara verilecek en güzel cevap; yapamazsın dediklerini inşa edip, yıkılır dedikleri kubbenin altında birleşmelerini izlemekti.
Sayfa 37
İnsanoğlu gariptir; hanlar, hamamlar, saraylar sahibi olunca mutlu olacağına inandırır durur kendini... Ellerim boş olarak ayrılacağım bu dünya âleminde, maddeyi putlaştırıp ruhumu kirletmek niye? Olabileceğim en güzel yer beni hiç tanımayan birinin duasında yer almak değil midir?
Sayfa 18
Dünya nedir? Kişinin içinde yaşadığı yer ya da yolculuk ettiği bir sefer midir? Dünya kişinin kendisidir. Dünyada yaşayan insan sayısı kadar dünyaya ilişkin tanım yapılabilir. Herkesin deneyimi, acısı, özgürlüğü ya da mutluluğu; dünyaya baktığı pencereyle ilintilidir. Aynı yaşta, aynı ailede, aynı şartlarda yaşayan iki insanın karakterlerinin tıpatıp aynı olması bile mümkün değildir. Çünkü herkes zihninin filtresinden geçen bir dünyayı deneyimler ve kimi acının ortasında mutluluğu kimi de mutluluğun içinde acıyı fark eder.
Sayfa 26
Nakkaş İbrahim tarafından tasarlanan nakışlı camlar izleyenlerde hayranlık uyandırıyor ancak asıl gizem mimarbaşının zihninden kopup geliyordu. Mevsimlere göre açısı değişen güneş ışıkları bu gizemli camlara her vurduğunda farklı bir renge bürünmelerini sağlıyordu. Belki de insanın ruh halleri gibi...
Sayfa 31
Bu dünyada gerçek barışa ulaşmak istiyorsak, işe çocuklarla başlamalıyız. Gandhi
Reklam
Unuttuğunda şunu kendine hatırlat: “Hayatın kendi başına bir anlamı yoktur. Hayat bir anlam oluşturma fırsatıdır. Anlamın keşfedilmesi değil, oluşturulması gerekir. Anlamı, ancak onu oluşturursan bulursun. Orada bir çalının arasında durmuyor. Yani sağına soluna bakınca, biraz arayınca bulamazsın. O bulunacak bir kaya gibi durmuyor. O, oluşturulacak bir şiir, söylenecek bir şarkı, edilecek bir danstır. O senin kendinle münasebetine hastır.”
İnsan anı biriktirdiği oranda yaşadığını hisseder ve anılar için şimdiyi yaşamak gerekir. Oysa kimse şimdiyi yaşamıyor. Gittiği tatile bile kendini götürmüyor, akşam ailesiyle yemekteyken ertesi günkü toplantıyı düşünüyor, sevişirken finaldeki rahatlamaya odaklanıyor, elinde telefon sürekli başkalarının hayatlarını izliyor. Tek bir hayatın var ve başkalarınınkiyle yeterince fazla ilgilendin. Şimdi kendine dönme zamanı. Duygularını işin içine katmak için şimdiyi deneyimlemeye başla. Komik bir olaya bekletmeden gül, karının anlattığı hikâyeyi sonuna kadar dinle, çocuğun ilk adımlarını atarken onu telefona çekmeyi bırak. İnsanlar artık anılarını anlatamıyor. İnsanlar başlarına gelen en güzel şeyleri telefona çekmekle uğraşıyor. Günün birinde geriye dönüp baktığında ne diyeceksin? “Hayatımın en mutlu günüydü. Babanız bana evlenme teklif ediyordu. Önümde diz çöküp yüzüğü eline aldığı sırada bana dedi ki: Şu telefonu suratımdan çeker misin?” “Şimdiki zamana sadık kal, çünkü tüm yalanlar, ya geçmişten ya da gelecekten içeri sızar.”
hayatta kalmak canlı olmakla aynı şey değildir. Pek çoğumuz mutsuz olduğu işine devam edebilmek, istemediği ilişkileri yürütebilmek ve olmadığı biri gibi davranabilmek için kendini uyuşturur. Yaşam enerjisi üzerinden çekilen herkes uyuşmuştur. Sadece kendisine verileni yiyen, söylendiği gibi düşünen, anlamayan, sorgulamayan, araştırmayan herkes uyuşmuştur.
Ve şunu asla unutma: “Bugün, mevcut olan her şeydir; şimdi senin var olduğun, her zaman var olacağın yegâne zamandır. Yaşamak istersen ya şimdi olacaktır ya da asla olmayacaktır.” Diğer türlüsü sürüklenmek demektir.
‘Bu köyde kimse hayatta değil ve kimse hiç ölmüyor. Tek yaptıkları sürüklenmek.’ ‘Herkes sadece kendini sürüklüyor, kimse canlı değil ve kimse hiç ölmüyor, çünkü ölmek için insanın önce canlı olması gerekir. İnsanlar sadece sürükleniyor. Yüzlerine bak! Hatta başkalarının yüzüne bakmaya gerek yok, aynaya bak, sürüklemenin ne anlama geldiğini göreceksin. Ne canlı ne de ölü.’
Sayfa 46
1.922 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.