Aşk, sevmek fiiliyle değil, özlemek fiiliyle ilintilidir çünkü. Gelmesini istemek, onunla bir şeyler yapmayı istemek, onunla dünyayı fethi istemek... Böylesi isteklerden doğan özlemle de onu sevmek. Arabeskten değil, olgunlaşmaktan bahis açıyorum. Popülist bir mantıkla, tüketime açık, ‘durmadan temize çekilebilecek’ bir şey midir aşk?! (...) Hani, klasik bir laf vardır: ‘Sır, tek kişinin bildiğidir’ diye; işte, bana göre de aşk, tek kişinin yaşadığıdır. O yüzden aşkları kimsenin tekelinde bırakmamalı, kurumlara hapsetmemeli, aşk hakkında ortak bildiriler hazırlamamalı ve mümkünse sözlükte yer almasına dahi izin vermemeliyiz. Hiç kimse bir başkasının gördüğü rüyayı göremez; hiç kimse bir başkasının yaşadığı aşkı anlayamaz. Mesele bu kadar açık ve net!
Kimse kimsenin aşkına kendi aşkıyla pişti yapamaz!”
- küçük İskender, aşktan başını kaşıyacak vakti olmamak ya da ‘seviyordum öldürdüm’ meseles!